Uydurulan Bir Koloni Göçü
Ege'nin
kuzeydoğusunda Anadolu topraklarında Demir Çağı yerleşmeleri genellikle Hellas
(Yunanistan)'tan gelen Aiol sömürgecilere dayandırılır. C.B. Rose’un Truva’da
elde edilen yeni malzemeye odaklanan bir makalesinde[1] göçün
edebi anlatımları ve arkeolojik kanıtlarını incelemiştir. Araştırıcının
bulgularına göre Aiolis’in sömürgeleştirilmesinde ne bir alan baskın bir rol
oynamış, ne de arkeolojik bulgularda böyle bir yaygın sömürgeleştirme olduğu
desteklenmiştir. Söz konusu araştırmadan elde bulgulara izleyen paragraflarda
özetle değinilmektedir.
Elde
edilen bulgular göçün, Pers Savaşları sonrasında saldırgan bir biçimde
özendirilmiş anlatımları Ege'nin her iki taraf için de karşılıklı yararlı
olduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır. Diğer bir deyişle böyle bir kurgu hem Batı
Anadolu kentleri hem de Hellas’taki kentler için Pers Savaşları sonrasında
birleştirici bir öge olarak oluşturulmuştur. Özellikle Delos Deniz Birliğinin
gerekçesini oluşturmuştur.
Erken
Demir Çağı'nda Anadolu’nun kuzeydoğu Ege’deki yerleşimlerin çoğu Teselya,
Boiotia, Akhaia veya bu üçünün bir karışımının oluşturduğu Aiol
sömürgecilerinin Ege'nin karşı tarafına göçüne dayandırılır. Bu göçlerin bir
önder ve onun soyundan gelenlerin önderliğinde Bozcaada’dan, İzmir'in koyları
arasına kadar geniş bir coğrafi alana yapıldığı bildirilmesine karşın, göçle
ilgili antik kaynakların çoğu anlatımlarında bir tutarlılık yoktur. Diğer bir
deyişle, Truva Savaşı'ndan sonra kurulduğuna inanılan Midilli ve kuzeybatı
Anadolu'daki Aiol yerleşimlerinin, Hellas’tan gelenlerce gerçekleştirildiği hep
söylenegeldi. Erken Helen tarihinin bu
özelliği bilginler tarafından kabulü o kadar yaygın bir duruma geldi ki, bunun
kanıtının değerlendirilmesine gerek bile görülmedi.
Araştırıcı
Rose, Truva’da Helen ve Roma kazılarının başkanı olarak görev yaptığı 18 yıl
boyunca bu Göç Modelini asla
sorgulamadan ve bütün kazı raporlarında Anadolu kolonileşmesini varsaydığını
itiraf eder. Ancak, Truva Demir Çağı
malzemesinin son yayına hazırlığının yeniden incelenmesi sırasında, Aiol
göçünün, arkeolojik ve edebi malzemeye eşit ağırlık vererek ve eski ve yeni
tarih yazıcılığını da göz önünde bulundurarak, kanıtlarının yeniden değerlendirilmesinin gerekli olduğu sonucuna
varır. Kendisinin belirttiği üzere birçok arkeolog, tersini iddia etseler bile,
Türkiye ve Hellas arasındaki zamanımızın siyasi bölünmeleri, onların tarihi olayları
değerlendirmelerini etkilemektedir. Tarihçiler de ya Türkiye ya da Hellas’a
odaklanırlar ve yayınların her iki tarafa da eşit muamele yapması çok enderdir.
Eski Edebi Kaynaklar
Aiolic terimi ilkin
Knossos’daki Liner B metinlerinde
ortaya çıkar. Homer destanlarında ne
Aiolis’e ne de Anadolu’nun batısında bir Helen kolonileşmesine değinilmez.
Odysseus Midlli’ye yolculuk yapar, ancak bir yerleşme yeri kurmaz ve adanın
kralı, adı Helence olmayan Makar’dır[2]. Bir
coğrafi terim olarak sözcüğün ilk kullanımı, Hesiodos’un, babasının kötü durumunu ve sonunda Aiol Kyme’den
Boiotia’ya göçünü açıkladığı İşleri ve
Günler eserinde görülür. Bununla
birlikte, Hesiod’un hiçbir bölümünde, Hellas Helenleri tarafından Ege’nin
kuzeydoğusunda kolonilerin kuruluşundan söz eden hiç bir parça yer almaz. Bir
sonraki ilgili göndermeler, Alkaios ve Sappho eserlerinde sözü edilen,
Midillili Arkaik ozanda ortaya
çıkar. Hellanikos, Strabon ve Pausanias’ın aralarında yer aldığı diğerleri
tarafından Midilli’nin yönetici ailesi olarak, Aiolleri Midilli’ye göç ettiren
Penthilos, sonra oğlu Orestes’in adlarından söz edilir. MÖ 7. yüzyıla
gelindiğinde, Midilli hükümdarları, soylarının Truva Savaşı göçü sonucunda
Atreus sarayından geldiklerini iddia ederler[3].
Bozcaada
MÖ 5. yüzyılda göç anlatımlarında ortaya çıkmaya başlar: Pindar'ın (11. Nemea
Ode) övgüsü Aristagoras’ı Bozcaada yurttaşı olarak kutlar. Aristagoras’ın
Spartalı atası Peisandros önderlik yaptığı bir Aiol kuvveti ile Bozcaada
kıyılarında Orestes katılmıştır[4].
Bu
yazarların hepsi Aiolis’in gerçekte ne olduğu ve nerede olduğu üzerinde
anlaşmış değillerdir. MÖ 6. yüzyıla gelindiğinde, Herodot göre, Aiolis’in özgün bölgesi Bergama ile İzmir arasında ve
kıyı boyunca uzanıyordu ve merkezi Elaia ve Myrina arasında yer alan
Gryneion’deki Apollon sunağında olan, on iki kentin oluşturduğu bir birlik
tarafından denetleniyordu. Herodot
bu bölgeyi, aslında, kentlerini Midilli ve Bozcaada’yı bağladığı Troad
(Troas)’dan ayırıyordu (Hdt. 1.149-151). MÖ 4. yüzyıla gelindiğinde ise, terim
özgün kentlere ek olarak Troas'ın batısına uygulanır olmuştu (Strabo 13.1.4,
39). Herodot, Hellas’ın Teselya
parçasının eskiden Aiolis olarak adlandırıldığını ileri sürerken Tukididis
Ozolian Lokris’e bitişik Pleuron ve Kalydon arasındaki Aitolia bölümünü ileri
sürer (Hdt. 7.176.4; Thuc. 3.102.5; see also Diod. Sic. 4.67.2). Göçün tam
anlatımlarından birini Strabo verir[5].
Strabo, Dorların önünden kaçan Helen halkının
Anadolu’nun batısı yanı sıra Sisam ve Sakız adalarında koloniler oluşturmada ve
son olarak Karya’nın yerli kadınlarıyla evlenmelerinde Aiol kolonileşmesini
İyon kolonileşmesinden dört kuşak öncesine tarihlendirir (Hdt. 1. 146.2-3). MÖ 8.
yüzyıl sonlarında Asur metinlerinde geçen Yaw(a)naya
adı genellikle, Helen olsun olmasın Anadolu’nun batısı halkları için, İyonlara
bir gönderme olarak yorumlanır.
Solon’nun,
yaklaşık MÖ 600’lerde Attika’yı en eski İyon toprağı olarak anması ile İyonya
ve Atina arasında bir soy bağının kurulmasına karşın[6] Kleisthenic
reform öncesi dört kabilenin adları çeşitli İyon kentlerinden ele geçen
yazıtlarda yer almıştır. İyonya kimliğinin temel kamu göstergesi olan Apatouria
festivali, hem İonya ve hem de Atina'da kutlandı. Kabile adları ve festivalin
doğudan batıya olduğu, son bilimsel çevrelerce tercih etmekle birlikte, açık
değildir [7]. MÖ
7.yüzyılın sonuna gelindiğinde İyon kentleri, Aiol Birliği’ni tamamlamak üzere, Sisam karşısında, Mykale’deki
Poseidon sunağını merkez alan Panionion
Birliği’nı oluşturmuşlardır. Bu dönemde
İyonya’nın Atinalı kökeni, başta kendi adını taşıyan İon kurucu ailesinin soy
tahrifi (manipulation) yoluyla,
giderek artan bir biçimde vurgulandı[8]. Aralarında başta Herodot ve Tukididis olmak üzere birçokları, İyonya’yı,
Atinalıların kolonileştirdiklerini dikkate aldı[9].
Özetle
Aiol ve İyon göçlerinin bu açıklamalarının hiçbiri birbirini benzemiyordu ve
öykülerin zamansal ve mekânsal boyutları yazarlar arasında büyük ölçüde
farklılıklar göstermekteydi. Ama Arkaik dönemin sonuna gelindiğinde, Hellas ile
Anadolu arasındaki soy bağlantıları üzerindeki
genel inanç kesinlik kazandı ve Pers Savaşları sonrasında batıdan doğuya doğru
göç öyküleri yerli yerindeydi[10].
Modern Yorumlar
Kanıtların
yorumları, ilgili antik kaynaklar gibi çeşitli olmasına karşın Aiol / İyon
göçleri hakkında çağdaş bilginler ender olarak kuşku duymuş ve bir zamanlar
onların Hint-Avrupa göçleri ile birlikte ele alınmıştır. Diğer bir deyişle, Geç
Tunç / Erken Demir Çağı arkeolojik verilerdeki değişiklik, 500 yıl boyunca dört
farklı kolonileşme ile nüfus değişim için kanıt olarak yorumlandı. Arkeologlar
göçleri yeniden yapılandırmalarını desteklemek için, genellikle
dilbilimcilerin, Hesiod'un Helenleri üç kola ayırmasına benzer biçimde Dor, İon
ve Aiolic lehçeleri araştırmalarına döndü. Bu yapılandırma bileşenlerinin her
biri, genellikle şu sırayla kolonileştirmeye bağlanır: Dorların işgalinden
sonra Midilli kentlerinde keşfedilen protogeometrik
çömleklere dayanarak, MÖ yaklaşık 1050’de Teselya ve Euboia’dan Midilli’ye
ozanları ile birlikte bir Miken göçü oldu. Bu kurama göre bu göç, Liner B formları ve İon lehçeleri
karışımını açıklar, daha sonra destanlar Anadolu kıyıları boyunca daha
güneyinde gittikçe İon lehçesinden etkilenir. Homeros destanları ile ilgili son çalışma, zorunlu olarak, Erken
Demir Çağı'na bir Aiol göçü olduğunu gösterir.
Son
zamanlarda bilim insanları bu göç öykülerini, bir dereceye kadar gelişen etnik
kimlik ve yurttaşlık propagandası simgeleri olarak incelemeye başlamışlardır. İlk
önemli girişim, 1958 yılında M.V. Sakellarious’un ilgili edebi kaynakları
incelediği zaman, İyon göçlerinin
gerçekte, Pers Savaşları’nı izleyen dönemde, Atinalıların propagandası olduğu
sonucuna varması ile ortaya çıktı[11]. Jonathan Hall ve Irad Malkin’in erken
Helen etnisitesi üzerine yaptıkları sonraki çalışmaları bu yaklaşımı, soy
anlatımları, bölgesel kimliklerin sistematik yapılandırılmasına bağlanmış, zaman içinde formüle edilmiş ve siyasi
gündemlere göre yönlendirilmiş olduğunu göstererek daha da ileri götürmüştür[12].
Yukarıdaki
açıklamalardan anlaşıldığına göre Batı
Anadolu’ya bir Helen göçünün bütünüyle uydurulmuş bir öykü olduğu ortaya
çıkmaktadır. Bu öykünün uydurulma nedeni
de MÖ 5. yüzyıldaki Atina yayılmacılığına tarihsel bir dayanak oluşturmaktır.
Bu dayanağın oluşturulmasında Pers tehlikesi bir araç olarak kullanılmıştır.
Yunan kolonileşmesi Öyle Anlatıldığı
gibi değil[13]
Son
yıllarda Helen kolonileşmesinin doğası ve gelişmesi hakkında canlı bir tartışma
gelişmektedir. Bu tartışma, bize aktarılan geleneğin öne sürdüğü oecist-metropolis (anakent)-kuruluş tarihi ilişkisine
dayanan modelin gerçekte, MÖ 7.yüzyıl ortasından önce gerçekleşmemiş olan daha
sonraki normalleşme sürecinden kaynaklandığını kanıtlamaya başlamıştır. En eski
dönem için arkeolojik veriler, birbirini izleyen ayrışık kolonileşme katkıları
ve yerleşimlerinden oluşan farklı bir model gösterir[14].
Bu gerçekler ışığında tarih kitaplarının
Helen kolonileşmesi ile ilgili bölümleri silinip yeniden yazılmalıdır[15]. Farklı kökenli seramiklerin kanıtladığı üzere farklı kökenden
gelen sömürgeciler (koloni kurucular) ilk yerleşmelere yönelirler; bunun bir
sonucu iyi tanımlanmamış bir planla yerleşme ve sonra yavaş yavaş genişlemedir.
Bu çerçevede, Helen anakenti olan poleis
Polenezlerin büyük adamlarının ya da Kara
Afrika’nın devletsiz toplumlarına benzer ilkel toplumları gibi algılanmalıdır[16].
Sonuç olarak Alfonso Mele şunu der: “Batı'da
yer alan Homeric ansiklopedi metinleri, diğer edebi kanıtlar ve çağdaş sömürge
gerçekleri yazılı metinleri Odyssey’den
yapılan alıntılara dayanmaktadır.”
[1] Rose, C.B., Separating Fact from Fiction in the Aiolian
Migration, hesperia yy (2008) Pages 399-430. The American School of
Classical Studies at Athens. Aiolian
Göçü: Gerçekleri Kurgulardan Ayıklamak
[2] Od. 4.342-344;
II 24.544; Diod. Sic. 1.3; 5.57.2
[3] Aşağı yukarı
aynı zamanlarda Apollo’ya bir Homeros ilahisinde, Midilli kralı Makar,
Aiolos’un oğlu olarak adlandırılır. Bu Aiolos Teselya kralı olarak adlandırılır
ve Hellen’in Doros ve Xouthos oğulları ile birlikte listelenir (Hymn. Horn. Ap.
37). Böylece Aiolos, Hellen ailesi içine girer; Makar ve onun Midillili
torunları anakara Yunan kökenini kazanır ve Teselya da Aiol göçlerinde bir rol
üstlenir.
[4] 11. FGrH 382
F20. Buradan çıkarım şudur: Truva Savaşı'ndan bir kuşak sonra, Midilli gibi,
Bozcaada da Aristagoras’ın atası dahil Peloponnes (Mora)li bir grup erkek
tarafından ele geçirilmiştir. Bu noktaya kadar, göç ile ilgili yazarlar, bu
göçün başlangıcı için özel bir neden vermezler, ancak dini bir motif olarak
(yaklaşık MÖ 300’de ünlü olan) Atinalı bir yazar tarafından sağlanır. Yazarın
kaydettiğine göre orta Yunanistan'daki veba ancak eğer Orestes, Truva Savaşı
sırasında hasar görmüş bölgelerde koloniler kurar ve oralarda tapınakları
yeniden canlandırırsa sona ereceği kehanetinde bulunduğu kaydedilir.
[5]
"Aiolis" bölümü altında,
Bozcaada ve Midilli de dahil olmak üzere, Kyzikos’tan Kyme’ye kadar olan bütün
bölgeyi alır. Göçün ilk evresinin başlangıcını da Truva Savaşı'ndan 60 yıl
sonrasına koyar. Yerleşimciler Agamemnon güçleri gibi, Boiotia’daki Aulis’ten
yola çıkar ve Orestes’in oğlu Penthilos önderliğinde, Trakya'ya geçer; sonra
onun torunu Archelaos veya Echelas önderliğinde Daskyleion’a ve nihayet onun
büyük torunu Gras önderliğinde, kendi adını alan, Granikos ırmağı ve Midilli
bölgelerine geçer. Penthilos seferi ile çağdaş, Lokris’ten ayrılan bir ikinci
takım da Kyme’yi kurar. Strabo’nun anlatımında, sonra, kolonileşme, Orestes’ten
onun büyük torunu Gras’a kadar, dört kuşak boyunca yayılır ve izlenen yol
önceki anlatımlardan farklı olarak Midilli yerleşilen son bölge olur. (Strabo
9.2.3, 5; 13.1.1-4, 58; 13.2.1; 13.3.2-3; 13.3.5)
[6] Arist. Ath.
Pol 5 gönderimi.
[7] 16. Cassola
1957, p. 47; Huxley 1966, p. 31; Ulf 1996, p. 271; Hall 2002, p. 70. For the
attitude toward Ionians among elite Athenians in the Archaic period, see Connor
1993.
[8] Bknz. dn 18.
[9] 19. Hall, J.M.
2002. Hellenicity: Between Ethnicity and Culture, Chicago, pp. 68-69.
[10] Sözde, Frigya
ve Lidya arasında büyütülmüş olan Pelops’in Anadolu'dan Peloponnese yolculuk
etmesi; onun büyük torunları Menelaos ve Agamemnon’un Truva’ya karşı savaşta
önderlik yapmaları ve Menelaos’un oğlu Orestes ve torunları ve onlar arasında
sayılan İon’un kendisinin sonraki Aiol göçlerini sağlayanlar olduğu (Bknz. dn 20 ve 21.)
[11] 35.
Sakellariou, M. V. 1958. La migration
grecque en Ionie, Athens; 1990. Between Memory and Oblivion: The
Transmission of Early Greek Historical Traditions (Melete- mata 12), Paris. pp.
133- 149. A similar approach has been followed by John Papadopoulos
(Papadopoulos, J. K. 2005. The Early Iron Age Cemetery at Torone: Excava- tions
Conducted by the Australian Archaeological Institute at Athens in Collaboration
with the Athens Archaeological Society (Monumenta Archaeologica 24), Los
Angeles. pp. 580-588), who has questioned the validity of the literary accounts
relating to Euboian colonization of Torone.
[12] 36. Hall, J.
M. 1997. Ethnic Identity in Greek Antiquity, Cambridge. 2002. Hellenicity:
Between Ethnicity and Culture, Chicago., 2004. Culture, Cultures, and Acculturation, in Rollinger and Ulf 2004,
pp. 35-50.; Malkin I. 1998. The Returns of Odysseus: Colonization and
Ethnicity, Berkeley, ed. 2001. Ancient Perceptions of Greek Ethnicity,
Washington, D.C.. It is worth noting that the recent conflicting
interpretations of the significance of Late Bronze Age Troy have been linked to political and cultural changes in German
society: Haubold 2002. (The subsequent studies of Jonathan Hall and Irad
Malkin on early Greek ethnicity have expanded this approach considerably by
demonstrating the extent to which accounts of ancestry are tied to the
systematic construction of regional identities, formulated over time and driven
by political agendas)
[13] Mele, A., How
Archaic Greek Colonization developed and What Foms it Took, Alfonso Mele,
Università degli studi di Napoli Federico II, Italy. The Mythology and Iconography of Colonization:
a Special Themed Issue of Electronic Antiquity, Guest Editors: Ann-Marie Knoblauch (Virginia Tech) & Terry
Papillon (Virginia Tech), Electronic Antiquity 11.1 (Nov 2007)
[14] 1 Cf. Purcel, N., Mobility
and the Polis, in The Greek City: from Homer to Alexander ed. O. Murray and S. Price (Oxford 1990) 29 ff., Osborne, R., Early Greek Colonization, in Archaic Greece: New Approaches and New Evidence ed. N. Fisher and H. van Wees (London, 1998) 251 ff., and Braund,
D., Writing and Re-inventing Colonial
Origins: Problem from Colchis and the Bosphorus, in The Greek Colonization of the Black Sea: Historical
Interpretation of Archaeology ed. G.R.
Tsetskladze. Historia Einzelschriften 121 (Stuttgart, 1998) 287 ff..
[16] Dipnotu 2 Quiller, B., “The dynamics
of the Homeric Society, SO 56 (1981) 109 ff.. Contra: Carlier, P., Les Basileis Homeriques, Ktema, 21 (1996) 5 ff; dipnotu 3 Berent, M. The Stateless Polis.Toward a Re.Evaluation of the Classical Greek
Political Community. Diss. Cambridge, 1994.. Contra: Hansen,
M.H., Was the Polis a State or a
Stateless society?, in CPC Papers 6. = Historia Einzelschriften 162, 2002. 162.