Mevlana’yı yere-göğe sığdıramayanlar, onun bir Türk
karşıtı olduğunu ne kadar bilirler?
Mevlana Celaleddin Rumi, Konya'da Hıristiyan-İslam yakınlaşmasını
sağlamıştır. Cenaze törenine katılan kilise ve manastır ileri gelenleri, onu çağın İsa'sı ve Musa'sı gibi gördüklerini belirtirler.
Fakat Mevlana, bir duvar yapımından Türkmen işçi kullanılmasına, Eflaki'ye
göre, şu bağnaz görüşle karşı çıkar:
Yapım için Grek
işçileri, yıkım için ise aksine Türk işçileri almak gereklidir. Zira dünyanın
yapımı Greklere özgüdür. Yıkım ise Türklere ayrılmıştır. Tanrı evreni ilk kez
yaratınca, ilkin tasasız kafirlere can verdi... Onlar taşların zirvelerinde,
tepeler üzerinde birçok kent ve kaleler yükselttiler ... Ama Tanrı işleri öyle
düzenledi ki, yavaş yavaş bu
yapılar yıkılmaya yüz tuttular. O zaman Tanrı, gördükleri bütün yapıları, saygı
duymadan, acımasız yıkımlar diye Türkleri yarattı. Türkler, yıktılar ve hala yıkıyorlar. Kıyamet gününe kadar bunu yapacaklar. Sonunda
Konya'nın yıkılması, acımasız ve adaletsiz
Türklerin elinden olacak.
Onun oğlu Velet Çelebi ise, Sultan Mesut'a Türkmen kırımı
önerir. O, can korkusundan mağaralara, dağlara ve ormanlara kaçıp gizlenen
Türklerin acımaksızın tümünün öldürülmesini öğütler:
Onlar öyle çok zarar vermişlerdir ki, Şahım sakın sen
onlara acıma; halkın yaşamasını istiyorsan onların tümünü kurban et.
(Kaynak: Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi, Birinci Kitap (İkinci Basım), Tekin Yayınaevi,
İstanbul, 1978, s.157)