23 Mayıs 2019 Perşembe

Leon Cahun’dan Türkler Üzerine


Leon Cahun’dan Türkler Üzerine

Leon Cahun (1841-1900)[1], coşkun bir Türk-Moğol Tarihine Giriş yazar. Böylece Türkoloji doğar. 1873 yılında Paris’te düzenlenen Birinci Doğubilimciler Kongresi’nde, çok geniş bir alana yayılmış bir Türk dilleri topluluğundan söz etmiştir. Türklerin gittikleri yerlerde dillerini koruyabildiklerini söyler. 1896’da yayınladığı Asya Tarihine Giriş’te, belirttiğine göre Türkler, İslam’ı benİmsedİkten sonra, kendİ gerçek ruhlarına yabancılaşır, bütün enerjİlerİnİ yabancı yönetİcİlerİn hİzmetİnde tüketİr.
Baykal Gölü'nün güneyinde, Orhun Irmağı yakınında 8. yüzyıl başında dikilmiş Orhun Yazıtları’nda yazılanlarla ilgili olarak da Cahun, şöyle der: Adalet duygusu, kadın-erkek eşİtlİğİ, örgütlenme, hİyerarşİ, dİsİplİn ruhu. …
Müslüman Türklerin bilim ve felsefe alanındaki durumu
İslam düşüncesi ve biliminde geçerli olan yöntemleri ve yönleri aynen kullanan Türklerin böylece çok olumsuz bir sonuca yürüdükleri ve girdikleri düşüncesini, David Leon Cahun savunur. Osmanlı Döneminde Ulusalcılık hareketinin başlangıcında büyük ölçüde etkili olduğu bilinen Cahun, Türklerin İslamiyet’e girişlerinin sonuçları üzerine şunları yazar[2]:
Ortaasya Türkleri, Çin'le alakalarını keserek, İslâm esas akidelerini kuvvetle, kabul ettikten sonra yeni bir hayata girdiler ve bir asır kadar İslâm felsefesi edebiyatı, sanatıyla o kadar meşbu oldular ki, mazi ile ve henüz o daireye girmemiş sair Türklerle alakalarını kestiler. Türkistan, Maveraünnehr ve Harezm Türkleri İslâmiyeti devlet dini yani resmî din olarak münakaşasız, kurulu umumiyesi ile kabul etmiştiler. Onlar için uyanış ve yemlik devri, Ortazamanın yeniden başlaması demek oldu. Eski Yunan-Roma aleminin onlarda hüküm süren serbest düşüncelerin meydana çıkması, Avrupalıları karşı konulmaz bir cazibeyle meçhule serbest araştırmaya, mevzuatı inkâra götürürken, o zamana kadar onlarla eşit olan Türkler, Ehl-i Sünnet alimlerinin telkinlerini münakaşasız dinlemek için Medreselere gidiyorlardı. Onlar Arapların bozdukları Aristo felsefesini meçhul bir şey keşfetmiş gibi buldular. Mecasti'ye (Batlamyos yani Ptoleme'nin meşhur eserine Arapların verdiği isim) döndüler. İbn Sina'nın fikirlerine gömüldüler, hulasa bir kelime ile yeniden Samaniler devrim yaşamaya başlayarak, durdukları yerde adım attılar. Başkalarınkinden hiç aşağı olmayan fikir faaliyetlerini, skolastik, fıkh ve belagate sarfettiler. Euclides'i Batlamyos'u, Galien'i Bokrat'ı (Hippocrat) ihya ettiler ve Eflatun'a (Platon) ancak temas edebildiler. Bundan ileri gitmek yolu kaybetmekti. Nihayet geri dönmeye başladılar. Kuran ve Hadisle iktifa ettiler, artık Türk bir taraftan Pir'in, Şeyhin ruhani istibdadı diğer taraftan hükümdarın cismani istibdadı altında hiçbir şey düşünmez oldu."
Bu satırları nakleden Köprülü, ayrıntılardaki bazı yanlışlara rağmen Cahun'un bu fikirlerinde cidden büyük bir hakikat payı bulunduğunu söyler ve Ortaasya Türklerinin Timur ve çocukları zamanından sonra, mütemadiyen geriye gittiklerini ve bu gerileme ve çöküntünün hayatlarının bütün unsurlarında göze çarptığını, vurgular.


[1] David Léon Cahun (1841 - 1900) Yahudi asıllı Fransız gezgin, oryantalist ve yazar. Tarihi romanlar ve araştırma kitapları yayımlamıştır. “'Gök bayrak” (1876) adlı romanı ile "Asya Tarihine Giriş, Türkler ve Moğollar'" (1896) adlı araştırma kitabı, Türkçeye çevrildiğinde devrin Türkçülerine büyük esin kaynağı olmuş, temel başvuru kitabı haline gelmiştir. Kitaplarının Atatürk tarafından da okunduğu bilinmekte ve onu etkileyen yazarlar arasında adı geçmektedir.
[2] Leon Cahun, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara, 1966, s. 142, dipnot 3 (Köprülü'den naklen).