Leon Cahun’dan Türkler Üzerine
Leon Cahun (1841-1900)[1], coşkun bir Türk-Moğol
Tarihine Giriş yazar. Böylece Türkoloji
doğar. 1873 yılında Paris’te düzenlenen Birinci Doğubilimciler Kongresi’nde, çok geniş bir alana yayılmış bir Türk
dilleri topluluğundan söz etmiştir. Türklerin gittikleri yerlerde dillerini
koruyabildiklerini söyler. 1896’da yayınladığı Asya
Tarihine Giriş’te, belirttiğine göre
Türkler,
İslam’ı benİmsedİkten sonra, kendİ gerçek ruhlarına yabancılaşır, bütün
enerjİlerİnİ yabancı yönetİcİlerİn hİzmetİnde tüketİr.
Baykal Gölü'nün güneyinde, Orhun Irmağı
yakınında 8. yüzyıl başında dikilmiş Orhun Yazıtları’nda yazılanlarla ilgili
olarak da Cahun, şöyle der: Adalet duygusu, kadın-erkek eşİtlİğİ,
örgütlenme, hİyerarşİ, dİsİplİn ruhu. …
Müslüman Türklerin bilim ve felsefe
alanındaki durumu
İslam düşüncesi ve biliminde geçerli olan yöntemleri ve
yönleri aynen kullanan Türklerin böylece çok olumsuz bir sonuca yürüdükleri ve
girdikleri düşüncesini, David Leon Cahun savunur. Osmanlı Döneminde Ulusalcılık
hareketinin başlangıcında büyük ölçüde etkili olduğu bilinen Cahun, Türklerin
İslamiyet’e girişlerinin sonuçları üzerine şunları yazar[2]:
Ortaasya Türkleri,
Çin'le alakalarını keserek, İslâm esas akidelerini kuvvetle, kabul ettikten
sonra yeni bir hayata girdiler ve bir asır kadar İslâm felsefesi edebiyatı,
sanatıyla o kadar meşbu oldular ki, mazi ile ve henüz o daireye girmemiş sair
Türklerle alakalarını kestiler. Türkistan, Maveraünnehr ve Harezm Türkleri
İslâmiyeti devlet dini yani resmî din olarak münakaşasız, kurulu umumiyesi ile
kabul etmiştiler. Onlar için uyanış ve yemlik devri, Ortazamanın yeniden
başlaması demek oldu. Eski Yunan-Roma aleminin onlarda hüküm süren serbest
düşüncelerin meydana çıkması, Avrupalıları karşı konulmaz bir cazibeyle meçhule
serbest araştırmaya, mevzuatı inkâra götürürken, o zamana kadar onlarla eşit
olan Türkler, Ehl-i Sünnet alimlerinin telkinlerini münakaşasız dinlemek için
Medreselere gidiyorlardı. Onlar Arapların bozdukları Aristo felsefesini meçhul
bir şey keşfetmiş gibi buldular. Mecasti'ye (Batlamyos yani Ptoleme'nin meşhur
eserine Arapların verdiği isim) döndüler. İbn Sina'nın fikirlerine gömüldüler,
hulasa bir kelime ile yeniden Samaniler devrim yaşamaya başlayarak, durdukları
yerde adım attılar. Başkalarınkinden hiç aşağı olmayan fikir faaliyetlerini,
skolastik, fıkh ve belagate sarfettiler. Euclides'i Batlamyos'u, Galien'i
Bokrat'ı (Hippocrat) ihya ettiler ve Eflatun'a (Platon) ancak temas
edebildiler. Bundan ileri gitmek yolu kaybetmekti. Nihayet geri dönmeye
başladılar. Kuran ve Hadisle iktifa ettiler, artık Türk bir taraftan Pir'in,
Şeyhin ruhani istibdadı diğer taraftan hükümdarın cismani istibdadı altında
hiçbir şey düşünmez oldu."
Bu satırları nakleden Köprülü, ayrıntılardaki bazı
yanlışlara rağmen Cahun'un bu fikirlerinde cidden büyük bir hakikat payı bulunduğunu
söyler ve Ortaasya Türklerinin Timur ve çocukları zamanından sonra, mütemadiyen
geriye gittiklerini ve bu gerileme ve çöküntünün hayatlarının bütün
unsurlarında göze çarptığını, vurgular.
[1] David Léon Cahun (1841 - 1900) Yahudi asıllı Fransız gezgin,
oryantalist ve yazar. Tarihi romanlar ve araştırma kitapları yayımlamıştır. “'Gök
bayrak” (1876) adlı romanı ile "Asya Tarihine Giriş, Türkler ve
Moğollar'" (1896) adlı araştırma kitabı, Türkçeye çevrildiğinde devrin Türkçülerine büyük
esin kaynağı olmuş, temel başvuru kitabı haline gelmiştir. Kitaplarının Atatürk tarafından
da okunduğu bilinmekte ve onu etkileyen yazarlar arasında adı geçmektedir.
[2] Leon Cahun, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara, 1966, s. 142, dipnot 3 (Köprülü'den
naklen).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder