İlkçağ Batı Anadolu Tarİhçİlİğİ ve Karyandalı
Amİral Skylaks
NOT: Bu çalışma, 18 Nisan 2019'da bir STK (Bodrum)'da sunulmuştur
Osman KARADAĞ
İlkçağ
Batı Anadolu Tarİhçİlİğİ
Bugün sizlere kültürel
içerikli bir sunum yapacağım. Konu, İlkçağ
Batı Anadolu Tarihçiliği ve Karyandalı Amiral Skylaks.
Başta yakın yöremiz olmak
üzere Batı Anadolu insanları geçmişte çok verimli çalışmalar yapmışlar. Eski
Yunan bilimi, felsefesi bu topraklarda doğduğu gibi eski Yunan tarihçiliği de
bu topraklarda doğmuştur. Dilerim, o güzel insanların anısını, onların yaşadığı
bu coğrafyayı paylaşan biz ardılları gereği gibi yaşatabiliriz.
Tarih deyince uzak geçmişteki
hemşehrimiz, tarihin babası Herodotos’u anlatmayacağım. Ben onun öncelleri ve
ardılları olan yöremiz tarihçileri ile iki özel insandan, biri Bodrumlu Phanes, diğeri Karyandalı Skylaks’tan söz edeceğim.
Önce tarihçiler
Herodotos’tan önceki
tarihçilere logograghoslar deniyordu. Bunlar
genellikle bulundukları kentin soylularının soyağaçlarını, yöresel
söylenceleri, biraz da abartarak düz yazı ile yazıyorlardı. İçlerinden bir
bölümü de gezdikleri yerler üzerine yazıyorlardı. Onlardan öncekiler yazılarını
destan ya da epik şiir tarzında yazıyorlardı. Bu sonuncuların en bilinen örneği
yine yöremiz insanlarından biri olan iki büyük (İlyada, Odessey) destanı ile Homeros
idi.
Halikarnassoslu Dionysios, Thukydides Üzerine (Peri Thukydidou) adlı yapıtında tarih yazımının öncüleri
olarak tanımladığı ilkçağ yazarları (logograghoslar) hakkında şunları söyler (Peri Thukydidou, 5):
Öncüllerinden çok daha üstün
olan, eserinin planı baştan sona kolay anlaşılabilen Thukydides’i anlatmaya başlamadan önce,
ondan önce doğmuş ve çağdaşı olan yazarlar hakkında birkaç şey söylemek isterim. Değişik
yerlerden gelen ve sayıları bir hayli kabarık olan eski yazarlar vardır.
Bunların arasında Peloponnesos savasından önce yaşayanlar şunlardır: …, Miletoslu Hekataios, Lampsakoslu Kharon, ... Peloponnesos
Savaşından çok kısa
bir süre önce doğmuş ve Thukydides’in yaşadığı zamana kadar yaşayanlar arasında Lesboslu
Hellanikos, … Lydialı Ksanthos ve daha birçokları vardır. ...
İlkçağ
tarihyazımı, MÖ 6. yüzyılda düzyazının ortaya çıkışı, söylencelere eleştirel
yaklaşımın başlaması ve toplumsal kökenler ile yerleşmiş geleneklere duyulan
ilginin artmasıyla oluşan koşullarda başlar. Çeşitli nedenlerle yolculuklara
çıkanlar ya da yeni yurt arayışı içinde olanlar, gittikleri uzak ülkelerin
tarihi, burada yaşayan kavimlerin etnolojisi, coğrafyası gibi konularda
topladıkları bilgileri ve edindikleri izlenimleri kamuya açık alanlarda kendi
yurttaşlarına aktarıyorlardı. Bunlar için tarih yazımı başlangıçta, yabancı
ülke ve kavimler ile ilgili bu bilgilerin kaydedilmesinden başka bir şey
değildi. Bu kişilere logographos ve onların yaptıkları bilgilendirme
konuşmalarına da logos denirdi. Çoğu Batı Anadolulu
olan Miletli Hekataios, Lydialı Ksanthos, Lesboslu Hellanikos, Karyandalı Skylaks,
Lampsakoslu Kharon ve Miletli Dionysios gibi yazarlar yerel tarihler
yazmışlardı.
Harita 1: Batı Anadolu’daki Bazı Antik Kentler
Şekil 1: Batı Anadolu Tarihçileri Zamandizini
Miletli Kadmos (Cadmus of Miletus)
Bazı yetkelere göre en eski logographi Miletli Kadmos yaklaşık MÖ 550’lerde yaşadığı ileri
sürülürken bazıları da onu mitik bir kişi olarak görür. Tarihçi Suda’nın aynı
adla üç kişiden söz etmesi yüzünden böyle bir karışıklık olur. Bunlardan ilk alfabeyi
icat eden, ikincisi ozan, üçüncüsü de Attikalı tarihçidir. Halicarnassuslu Dionysios, Kadmus’a mal edilen
çalışmanın sahte olduğunu söyler.
Miletoslu Hekataios (Hecataeus of Miletus)
Hekataios, büyük ailelerin
geçmişlerini söylencelere dayandırarak anlattığı ve günümüze yalnızca 35
fragmanı kalan Soyağaçları (Genealogia)
yazmıştır. Onun, çeşitli ülkelerin betimlemeleri ve doğu tarihi ile ilgili
bilgileri içeren Yeryüzünün Tasviri (Periegesis) adını taşıyan
eseri günümüze ulaşmamıştır. Hekataios, geniş bilgisi ve uyanık eleştirelliğiyle dönemin dünya haritasını tamamlayıp
düzeltmiştir.
İyonyalı tarihçi,
halkbilimci ve coğrafyacı Miletoslu Hekataios’un yaşamı hakkındaki en önemli
bilgiler Herodotos ile Suidas’tan gelmektedir. Adları geçen bu iki yazarın
Hekataios hakkında anlattıkları örtüşür. Herodotos’un
ifadelerinden (V.
36, 124-126), Hekataios’un Periegesis adlı eserini MÖ 510 - 500 yılları arasında
yazmış olduğu anlaşılır.
MS 3. yüzyılda yaşamış coğrafyacı Agathemeros Hekataios’u
(çok gezen adam) olarak tanımlar ve şöyle der (Agathemeros Geographus I.1; Hekataios, FGrH T 12,a):
Bir levha üzerine dünya
haritasını çizmeye cesaret eden ilk kişi Miletoslu
Anaksimandros’tur. Ondan sonra çok gezen adam Miletoslu Hekataios büyük bir
hayranlık uyandıracak ayrıntılara girmiştir.
Diodoros, İyonyalılara neden dürüst
davranmadığını sormak amacıyla temsilci olarak Hekataios’un Pers satrabı Artaphernes’e
gönderildiğini anlatır. Satrap, İyonyalıların yenilgiye
uğramalarından dolayı çektikleri acılarla kendilerine kin duyacak olmalarından
korktuğunu söyleyince Hekataios şöyle cevap verir (Diodoros Sicilus X.25.4; Hekataios, FGrH T 7):
Madem öyle kötü muameleye
maruz kalmak güvensizlik yaratıyor, iyi muamele görmek de aynı şekilde güven yaratır, sizden iyi muamele görmek de kentlerimizin
Perslere karsı daha anlayışlı olmasına sebep olacaktır.
Bu anekdot Herodotos’ta yer almaz.
Herodotos Perslere karşı girişilen İyonya Ayaklanması planlarının mimarı Miletos tiranı
Aristagoras ile içinde bulunulan koşullar nedeniyle ayaklanmanın sonuç
vermeyeceğini düşünen Hekataios hakkında şöyle yazar (V. 36):
… herkes
ayaklanmadan yana çıktı; başta, evet, tarih yazarı Hekataios karşı çıkmış, Pers
kralına savaşa atılmayı uygun bulmamış, Dareios'a bağlı olan ulusları tek tek
saymış, gücünü anlatmaya çalışmıştı. Ama kimsenin kulak asmadığını görünce
denizlerde üstünlüğü sağlamak gerektiğini ileri sürmüş, bunun için de Lydialı
Kroisos'un Brankhosoğulları tapınağına sunmuş olduğu hazineyi almak
gerektiğini, başka çare göremediğini söylemişti. -Zira Miletos'un gelir
kaynaklarının ne kadar zayıf olduğunu biliyordu.- Bu hazine sayesinde deniz
üstünlüğünün sağlanacağına güveniyordu. Ayrıca bu parayı kendileri almakla,
düşmanın eline geçmesini de önlemiş olacaklardı. …
Herodotos’un buradaki ifadelerinden Hekataios’un MÖ 500 yılında yaşamaya devam ettiğini ve Miletos kentinin
toplantıda sözü geçecek kadar önemli birkaç etkili kişisinden biri olduğu anlaşılır.
Ayaklanmanın kaçınılmaz bir biçimde başarısız oluşundan beş yıl sonra, Aristogoras isyanın destekleyicilerine başka
bir konuşma yaptığı yine Herodotos tarafından söyle aktarılır (V. 124-126):
… Hekataios, ne biri, ne
öteki, dedi: Eğer Miletos’tan çıkmak zorunda
kalırlarsa, Leros’a çekilmeli, bir kale kurup kendilerini unutturmalıydılar;
aradan bir süre geçer, sonra gene Miletos’a dönerlerdi. Hekataios’un önerisi
buydu. …
Böylece bir kez daha Hekataios sözünü dinletmiş, alınacak
kararlarda etkili olmuştu. Burada Aristagoras’ın ona danışmak zorunda olması
onun eski bir İyonya ailesinin üyesi olmasıyla açıklanır.
MÖ 1. yüzyılda yaşamış coğrafyacı Strabon (VII.
3.6; VIII.3.9); “ilkçağ tarihçilerinin anlattığı çok şey gerçek değildir,
bunlar yazılarında sıklıkla mitos anlatma hatasına düşerler” demekle hem tarih hem de coğrafya
eserlerinin bilimsel olmayan özelliklerini ima eder.
Özellikle coğrafya araştırmalarında bir öncü olan Hekataios, o çağda bilinen dünyanın
haritasını çizen Miletoslu Anaksimandros’un haritası üzerine ne kadar eklemeler
yaptığına ilişkin yeterli kanıt yoktur.
Soyağaçları (Genealogia)
Hekataios’un dört kitaptan oluşan Soyağaçları adlı eserinde, araştırmacı Jacoby’nin
yaptığı ayrıma göre, birinci kitap Deukalion ve Argonautlar, ikinci kitap
Danaos Kızları, Herakles ve Heraklesogulları, üçüncü kitap
Thebai efsaneleri ve dördüncü kitap da Truva efsanelerini içerir.
Amazonların yaşadığı ovanın tanımlamasında olduğu gibi, mitoloji
içerikli eserin içinde coğrafya konusu bulunması dikkati çeker (FGrH F 7a):
Amazonların yaşadığı bölgede
Themiskyra (Çarşamba Ovası) ovası vardır.
Burası Thermodon (Terme Çayı) ırmağının uzağında, Khadisies üzerindedir.
Tarih yazımının öncülerinden biri olan Hekataios’un
zamandizin tablosunu yeniden yapılandıracak olan kişi, tarih yazımının Batı
Anadolulu öncülerinden bir diğeri olan Lesboslu Hellanikos’tur.
Yeryüzünün Tasviri (Periegesis)
Hekataios’un ardılları üzerinde büyük etkisi olan düzyazı
biçemini kullanan bir öncü olduğu kesindir. Örneğin yazınsal bir tür olarak
kabul edilen Periegesis son derece yalın bir anlatıma sahiptir. Bir
gemi yolculuğu boyunca yanlarından geçilen kentlerin ve halkların yanı sıra iç
bölgelerin de anlatımından oluşan eser, günümüzdeki “gezi yazıları” türündedir.
Tıpkı günümüz gezi yazarları gibi, Hekataios da özellikle gezilen yerlerin
tarihleri, orada yaşayan halkların kimler olduğu, halkların
yaşayışı, gelenek ve görenekleri, doğa güzellikleri, insanın
doğaya eklediği güzellikler gibi ilginç şeyleri yazar.
Onun bu eserinin özgünlüğünü kanıtlayan en güzel belge
Herodotos’un (özellikle IV. 86 ve IX. 18) yaptığı alıntılardır.
Hekataios tarihsel olayları zamandizinsel bir sıraya göre
anlatma çabası ve hem meskun dünya hem de o dünyanın mitolojileri üzerine
sistemli biçimde bilgi vermesi yönüyle doğrudan olmasa da ardılları için tarih,
coğrafya ve etnografya alanlarında bir öncü olarak kabul edilir.
Helen merkezli görüş açısı dışına çıkmayı becermiş olan Hekataios Genealogies başlıklı yapıtından günümüze kadar gelebilen
bölümlerinden ilkinde şöyle der (3, s.15-16):
Aşağıda yazılanları ben,
Miletoslu Hekataios anlattım. Bana doğru gözükeni
yazıyorum; çünkü benim fikrime göre Helenlerin kaynakları farklı farklı ve
uydurmadır.
Onun ardılı Herodotos da araştırmasında izlediği kuralla
ilgili olarak Ben buraya yalnızca çeşitli
yerlerden dinlediklerimi aktarıyorum demekle öncelinden etkilenmiş gözükür.
Şekil 2: Hekataios (üstte) ve Herodot (altta) Dünya
Haritası.
Lampsakoslu (Şimdiki
Lapseki) Kharon
Plutarkhos’un, Kharon’un olasılıkla Persika (Pers Tarihi) adlı eserinden alıntıladığı (Themistocles 27,1) “… sürgündeki Themistokles, Kserkses’in
ölümünden sonra oğlu Artakserkses’in sarayına sığınmıştır” yorumu, Kharon’un eserlerini yazma tarihini MÖ 464 yılından sonraki bir tarihe yerleştirir.
Bir başka yapıtında da Kharon’un Herodotos’tan “daha yaşlı bir adam” olduğunu belirtir.
Kendine özgü biçimiyle Yunan ve Pers tarihi üzerine genel
bir kitap yazmış olan Kharon, İlkçağ tarihyazımı üzerine derin etkiler bırakmış bir yazar değildir. Bununla birlikte verdiği
eserlerle en azından yerel kronikler oluşturmada, evrensel olarak
değerlendirilebilecek nitelikte ülke betimlemeleri ve halkbilim konularına
büyük katkı sağlamıştır.
Lydialı Ksanthos (Xanthus the Lydian)
Dört kitaplık Lydiaka (Lydia Tarihi)'nın yazarı olan
Ksanthos, Herodotos'un çağdaşıdır. Eseri de çağdaşı Herodotos'un eseriyle aynı
kaderi paylaşmış ve İskenderiye dönemine kadar gerçek bir kopyasının gelip
gelmediği bilinememiştir. Yazarın yaşamı ve eseri hakkında günümüze gelen
bilgilerin en önemlileri Strabon, Halikarnassoslu Dionysios, Hellanikos, vb.
eserlerinde yer alır.
Halikarnassoslu Dionysios, Romaike Arkhaiologia adlı
büyük eserinde Ksanthos'a büyük değer verir ve onu yüceltir. Ksanthos'u "kendi
ülkesinin tarihini hepsinden daha iyi biçimde yazmayı başarmış ve ilkçağ tarih
bilimi alanında en güvenilir, benzeri az bulunur bir insan" olarak
betimler (Romaike
Arkhaiologia 1.28). Ksanthos'un eserinin olgunluğa erişmiş yapısını ve
seçtiği konuların ne denli geniş olduğunu gösteren bu yorum, yazar hakkındaki
en değerli kanıtlardan biridir.
Ksanthos'un çağdaşı ya da ardılı tarihçiler tarafından
kullanılan Gyges öyküsü, Platon'da farklı bir yaklaşımla ele alınır ve
filozofun devlet yöneticilerini değerlendirmesinde örnek öykü olarak sunulur.
Gyges'in yüzüğü öyküsü şöyledir (Platon, Devlet
359d-f; 360b; 612b):
Gyges, Lydia kralının
hizmetinde bir çobanmış, günün birinde bir sağanak, bir deprem yüzünden yer
çatlamış, hayvanların otladığı yerde derin bir yarık açılmış. Bunu görünce,
şaşa kalan çoban, yarığın içine inmiş ve orada görülmedik birçok güzel şeyler
arasında içi oyuk, üstü delik deşik, tunçtan bir at görmüş. Eğilip atın içine
bakmış ve insan boyundan büyük bir ölü görmüş, ölünün parmağındaki altın
yüzükten başka bir şeyi yokmuş. Bu yüzüğü alıp yukarı çıkmış. Çobanlar her ay
sonunda olduğu gibi, krala hesap vermek için toplandıklarında, Gyges bu
toplantıya parmağında yüzükle gelmiş. Otururken farkına varmadan yüzüğün taşını
ovucunun içinde çevirmiş. Bunu yapar yapmaz da yanında oturanlar kendisini
görmez olmuşlar, nereye gitti diye soruşturmaya başlamışlar. Şaşakalmış herkes.
Yüzükle oynarken taşı çevirince gene göze görünür olmuş. Böylece işi çakan
Gyges, yüzüğün tılsımını denemiş, bakmış ki, yüzüğün taşını içeri çevirince
görünmez oluyor, düzeltince görünüyor. Bunun üzerine saraya girenlerin arasına
katılmanın yolunu bulmuş. Sarayda kralın karısını baştan çıkarmış, onun
yardımıyla kralı öldürüp yerine geçmiş.
Herodotos'un Lydia'yı anlattığı başka bölümlerde ise
Ksanthos'tan ne kadar yararlandığı konuşunda kanıtlar daha zayıftır.
Herodotos'un (IV. 45) ifadeleriyle Ksanthos'tan yararlanmış olduğu doğrulanır: "Asya
adını, Manes'in oğlu Kotys'in oğlu olan Asias'tan aldıklarını öne sürer
Lydialılar" der.
Ksanthos, Lydiaka adlı eseriyle öncülü
Hekataios'un eserini hatırı sayılır bir biçimde geliştirmiştir. Ayrıca, Lydiaka
Ksanthos'un ardılı olan Hellenikos'ta da karşımıza çıkan özelliklerin
çoğunu içinde barındırmaktadır. Bu özellikler, efsane sahnelerini pekiştirmeye
çalışma girişimi, kahramanlara eponymler uydurma, halk ve kavimlerin kökenini
(bazen fantastik bir biçimde) açıklamaya çalışır.
Empodokles'in yaşamı konusunda da bir eser yazmış olan
Ksanthos, günümüze kalan fragmanlarında Hellen kökenli olmayan öyküler ve halk masallarına
yer veren bir ilkçağ tarihçisidir. Tarihçi, bunların yanı sıra fragmanlarında
Herodotos tarzında kırsal bölgelerin geçirdikleri jeolojik değişimler konusunda
da kurgular yapmıştır.
Lesboslu Hellanikos (Hellanicus of Lesbos, MÖ 490-405)
Hellanikos, mitleri tarihsel
olaylar olarak anlatır. Çalışmalarından ikisi (Argos’taki Hera’nın Rahibeleri ile Atthis) kronoloji alanında
öncü sayılır. Coğrafyacı Strabon ve Yahudi tarihçi Flavius Josephus onun
tarihçi olarak bir değeri bulunmadığını ileri sürerler. Yapıtlarından biri (Phoronis)nin konusu ilkçağ İtalya
tarihinde çok önemli bir yeri olan Pelasglar
ile ilgilidir. Argoslular ve Pelasgların
Helen kökenli olmadıklarını vurgular. Roman
Antiquities adlı yapıtında tarihçi Halikarnassoslu Dionysios, Etrüsklerin
kökenini tartışırken, Lydialı Ksanthos'tan Etrüskler
Lydia'dan geldiler sözünü aktırır, sonraki anlatımlarında bu görüşün
tersini ileri sürerek Lesboslu
Hellanikos, ilk zamanlar Tyrrhenialılara Pelasglar denirdi ve bunlar İtalya'ya
yerleştiklerinde şimdiki adlarını koruyorlardı der. Dionysios ve Herodot,
Hellanikos’a dayanarak, Pelasgların bir
zamanlar Tesalya’da yaşadıklarını ve sonra İtalya’ya göç ettiklerini söylerler.
Halikarnassoslu Dionysios, Roman Antiquities adlı eserinin birinci kitabında üç ayrı
bölümde Hellanikos'un eserinden aktarım yapar. Etrüsklerin kökenini tartışan
Dionysios, ilkin ilkçağ tarihi konuşunda üstüne bir ikinci kişinin
daha olmadığını söylediği Lydialı Ksanthos'tan "Etrüskler Lydia'dan geldiler" (De Thukydides 6)cümlesini aktırır, sonraki ifadelerinde bu
görüşün tersini ileri sürerek "Lesboslu Hellanikos, ilk zamanlar
Tyrrhenialılara Pelasglar denirdi ve bunlar İtalya'ya yerleştiklerinde şimdiki adlarını koruyorlardı” der.
Araştırmacı
J. Marincola’ya göre, Atthis (Atthides, Atikte Syngraphe) adlı yapıtta
başlangıcından Truva Savaşlarına kadar ilk dönem Atina tarihine ilişkin
öyküleri düzenleyiş yöntemi mitolojik anlatımlardır. Bu nedenle MÖ 7. ve 6.
yüzyıllar Atina tarihini kusursuz bir biçimde yeniden yapılandırmak
olanaksızdır. Onun aktardığı olayların tarihini doğrulamak için Atina’da
korunmuş herhangi bir belge yoktur.
Herodotos’un
ardılları
Knidoslu Ktesias (Ctesias of
Cnidus, MÖ 5.yüzyıl), Karya bölgesinin, Pers İmparatorluğu’nun bir parçası
olduğu dönemde hekim ve tarihçidir. Kendisi, kardeşi genç Kiros’a karşı MÖ 401 yılında yaptığı Cunaxa Savaşı sırasında
Pers İmparatoru Artaxerxes II’nin özel doktorudur. Bu savaş, paralı Yunan askerlerinin
de yer aldığı ve Onbinlerin Yürüyüşü olarak da bilinir. Savaş sonrasında Yunan
askerleri ile yapılan müzakereye de atıldığı söylenir (3, s.236). Ktesias’ın ırmaklar üzerine ve Pers gelirleri üzerine çalışmaları olan Indika ile Persica denilen 23 kitaplık Suriye ve Pers tarihi çalışması vardır.
Pers Kraliyet Arşivlerinde bulunan bu sonuncu Herodotos’unkinden farklıdır.
Kymeli Ephorus (MÖ 400 – 330), Historiai adlı
29 kitaplık evrensel bir tarih yazmıştır. Onun yolunu izleyen oğlu Demophilus buna, MÖ 356-340 yıllarını kapsayan 30. kitabı eklemiştir. Polybius’a göre
o bir evrensel tarih yazan ilk tarihçidir. Bu kitaplardan tarihçi Diodorus Siculus’un yaptığı alıntılar Yunan tarihinin MÖ 480-340 yılları
arasını kapsar. Coğrafyacı Strabo da çalışmasına
ondan aktarmalar yapmıştır. Polybius, onun deniz savaşları bilgisini överken, Mantinea savaşındaki kara harekatının doğasını
bilmezliğini eleştirir. Plutarch’a göre Makedonyalı İskender’in resmi tarihçi
olarak seferine katılma önerisi reddetmiştir.
Kolophonlu Dinon (Deinon, MÖ 360 – 340), Ktesias’tan sonrasını kapsamak üzere Persica adlı bir Pers tarihi yazmıştır.
Kymeli Heracleides
(Heraclides, MÖ 4. yüzyıl) Persica adlı Pers tarihi yazmıştır.
Cardialı Hieronymus (MÖ 354 – 250), tarihçi ve Makedonyalı İskender’in çağdaşı bir
generaldir. İskender’in
ölümünden sonra o da hemşerisi Eumenes gibi aynı yazgıyı paylaşmış, Antigonus
tarafından hapsedilmiştir. İskender’in ölümünden Pyrrhus (MÖ 323 – 272) savaşına kadarki
tarihi yazmıştır.
Magnesialı Hegesias (MÖ 4.yüzyıl), Makedonyalı İskender’in
yaşamını anlatan tarihçiler arasındadır. Strabo
(xiv. 648) onun süslü Asyatik tarzın öncüsü bir tarihçi olarak sunar. Agatharchides, Halicarnassuslu
Dionysius, Cicero
onu küçümserken Varro onun çalışmalarını onaylar.
Knidoslu Agatharchides (Agatharchus, MÖ 2.yüzyıl, MÖ 145) coğrafyacı ve tarihçidir. Ptolemy VI’ün
danışmanlığını yapmış. Coğrafya eseri beş kitaplık On the Erythraean Sea, (Kızıldeniz
çevresindeki topraklar ve Horn of Africa-Somali yarımadası) tarih
eseri olarak da iki büyük
yapıtından biri on kitaplık Asya İşleri (Affairs in Asia), diğeri 49
kitaplık Avrupa İşleri (Affairs in Europe)
EphesusluMenander (Menander of Ephesus, MÖ 2.yüzyıl başları) onun Tyre üzerine yazdığı kayıp tarihindeki Yahudi
kralları listesini tarihçi Flavus Josephus kullanmıştır.
Halikarnassoslu
Dionysios (Dionysius of Halicarnassus, MÖ 60-7) (4)
Halikarnassoslu Dionysios'un kendi tarih eserinden
öğrendiğimize göre kendisi Halikanassoslu idi. Çağdaşı Strabon, coğrafya
eserinde Halikarnassos kentinin yetiştirdiği ünlü kişiler arasında onu da
belirtir. Onun ve ailesinin Halikarnassos'taki siyasal ve sosyal konumlarına
ilişkin bir bilgimiz yoktur.
Genç bir entelektüel olarak Roma iç savaşlarının
bitiminin ardından Halikarnassos'u terk ederek Roma'ya yerleşmişti. Roma'ya
yerleşmesi hakkında şöyle yazar (Rhomaike
Arkhaiologia I7 ,2):
Augustus Caesar'ın iç savaşı bitirdiği Zamanda, 187.
olympiad'ın (MÖ 30 sonları)
ortasında, İtalya'ya vardım ve o zamandan günümüze kadar yirmi iki yıldır
Roma’da yaşayarak Romalıların dilini öğrendim ve onların yazılarına aşina
oldum'..
Dionysios'un Roma’ya göç etmesinin temelinde dönemin
sosyo-politik gelişmeleri rol oynamıştır. MÖ 49 yılında Caesar ile Pompeius
arasında başlayan iç savaş sonrasında Roma cumhuriyetinin son yılları birbiri
ardına gelen iç savaşlar ile çalkalanıyordu. Belagat
öğretmenliği yapmak üzere MÖ 29 yılına doğru Roma'ya giden Dionysios,
kuruluşundan MÖ 264 yılında başlayan I. Kartaca Savaşı'na kadar Roma tarihini kapsayan 20 ciltlik en önemli
eseri olan Romanın Eski Tarihi (Yun.
Rhomaike Arkhaiologia; Lat. Antiquitates Romanae) yazdı.
Bu eserde Dionysios, Roma kurumları ile
Yunan kurumlarını karşılaştırır. Roma yanlısı bir bakış açısıyla yazılmış
olmakla birlikte, titiz bir araştırmanın ürünüdür. Tarih kuramlarının
vakayiname üslubuna bir uyarlaması olan bu yapıt, tarihçi Livius'un yapıtıyla
birlikte erken dönem Roma tarihine ışık tutan en değerli kaynaklar arasında
sayılır.
Dionysios, eserinin giriş kısmında eseri yazma amacından
söz ederken, amacının Romalıların kökenleri hakkında Yunanlıların sahip olduğu
yanlış bilgileri düzeltmek olduğunu belirtir. Çünkü onun görüşüne göre
Romalılar da köken olarak Yunan idi. Onun bu düşünceyi vurgulaması dönemin
Sosyo-Politik havasında da uyuyordu. MÖ 1. yüzyılın sonlarında Augustus'un
idaresi altındaki Roma, artık bilinen dünyanın tek egemeniydi ve Dionysios,
dönemin Yunan dünyasına, diğer tüm uluslar gibi Roma'nın egemenliği altında
olsalar da Yunanların yabancı bir topluluğun değil, kendi ırklarından bir
topluluğun yönetiminde olduklarını belirtiyordu.
Tüm bunlara karşın onun tarih eseri modern araştırmacılar
tarafından tarihsel ve eleştirel derinlikten uzak bulunur.
Kymeli Ephorus (Ephoros, MS 3. yüzyıl), önceki Ephorus’dan ayırt etmek için “Genç Ephorus” olarak
anılır. Corinth üzerine 27 kitaptan oluşan Galienus tarihini yazmıştır.
Burada bir başka Bodrumlu olan
Phanes’ten söz etmek yararlı olur.
Halikarnassoslu Phanes (Phanes
of Halicarnassus), Mısır Fravunu Amasis II (MÖ 570–526)’ye danışmanlık yapmış, strateji ve taktik ustası
olan bir paralı askerdir. Herodotos, Herodot Tarihi’nde, onun öyküsünü de anlatır. Hemşerisini
kurnaz biri olarak niteler.
Babasının yayılma siyasetini
izleyen Pers Kralı Kambys II, Mısır’ı ele geçirmek için bu ülkeye bir sefer planladığı
sırada Phanes, Amasis’in danışmanı olarak Mısır’da bulunuyordu. Mısır hakkında
çok şey bilen Phanes bir gün gizlice, bir gemiyle Mısır’dan kaçıp, Likya
üzerinden Babil’de Perslere katıldı. Mısır Seferi sırasında çölü nasıl aşacağı
üzerine Kambys’e, Arabistan Kralına birisini göndererek, çölü güvenlik içinde
geçmek için izin istemesini öğütledi, konu hakkında çok geniş bilgiler verdi.
Persler, Phanes’in gösterdiği yolu izleyip çölü aştılar, Mısır’ı istila ettiler.
Karyandalı Amiral Skylaks (Scylax of Caryanda, MÖ 6. yüzyıl) (5,
6,7)
Homeres'un bildiği dünya (8)
Anadolu'nun batısı, Yunanistan, Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Libya ile sınırlıydı.
Ancak 8. yüzyıldan sonraki ticaret yolculukları bir coğrafya bilgisi artışı getirdi. Daha fazla bilgi artışı, MÖ
546’larda İyonyalıların, örgütlü satraplar sistemleri ve imparatorluk yol
istasyonları ile Pers İmparatorluğu uyruğuna
girmelerinden sonra geldi.
Karyandalı
Skylaks (Scylax of Caryanda) MÖ 6.yüzyıl
sonları-5.yüzyıl başlarında yaşamış kaşif ve tarihçidir. Kendi yazdıkları
kaybolmuş olmakla birlikte sonraki Yunan ve Roma tarihçileri ondan alıntılar
yapmışlardır. Onun eseri bazen Periplus of Scylax olarak anılır. Periplus of Pseudo-Scylax olarak
anılan eser ise MÖ 330’larda Atina’da Aristoteles Akademisi (Lyceum)nde kimliği bilinmeyen bir yazarca
yazılmıştır.
Skylaks aynı zamanda Anadolu’nun eski coğrafyası hakkında
da bilgi veren öncülerden biridir. İndus yolculuğundan sonra Kocaeli Yarımadası
ve çevresi (Bithinia), İzmit Körfezi, İznik Gölü (Askania), Gemlik (Kios)
kentinde keşiflerde bulunmuştur. Bu keşifleri olasılıkla Dareios’un Trakya’ya
yapacağı sefere bir hazırlık olmak üzere onun emri ile yapmıştır.
Karyanda Neresi?
Karyanda (Karianda,
Carianda) üzerine Antik kaynakların verdiği
bilgi kentin Myndos ve Bargilya antik kentleri arasında bir liman kenti olduğu
yönündedir. Strabon, Halikarnassos Yarımadası’nda
Karyandalıların da yaşadığını, aynı adı taşıyan bir adada bulunduklarından söz
eder. Karyanda’nın, MÖ 4. yüzyıl ortalarında Mausolos’un Synoikismos[2] politikası sonucu Halikarnassos’un kurulmasında da rol
oynar. Helenistik Dönem’in başlarında Karyandalıların, yaşadıkları adayı terk
ettikleri ve “Karyanda Gölü” olarak adlandırılan bir gölün çevresine
yerleşmişlerdi.
Skylaks’ın Keşif ve Çalışmaları
Skylaks, Pers kralı Dareios I’in emri ile MÖ 518- 515 yılları arasında Paktyike bölgesindeki
Kaspatyros’tan gemilerle yola çıkarak Indüs Irmağı’ndan Hint Okyanusu’na ulaştı
ve oradan da Arabistan Yarımadası’nın güney kıyılarını izleyerek Kızıldeniz’in
kuzey uç noktasına ulaştı. Herodotos yolculuğunun 30 ay sürdüğünü bildirir.
Bu seferle ilgili Herodotos’un anlatımı şöyledir(IV, 44):
Asya'nın büyük bölümü Dareios'un ön ayak olmasıyla keşfoldu.
İndüs Irmağı’nın denize nerede ulaştığını öğrenmek istiyordu, – içinde timsah
bulunan iki ırmaktan biridir– sözlerine güvenebileceği kimseleri ve bu arada
Karyandalı Skylax'ı gemilerle yola çıkardı. Kaspatyros ilinden ve Paktyika
toprağından yola çıktılar; ırmağı tanyeri ve güneşin doğduğu yönde denize kadar
indiler; denize çıkınca günbatısına yöneldiler ve otuzuncu ayda Mısır kralının
yukarıda sözü geçen Fenikelileri Libya'nın çevresini dolanmak üzere yola
çıkarmış olduğu yere (Kızıldeniz’in kuzey ucu, Süveyş) ulaştılar. Çepeçevre yapılan bir deniz
yolculuğundan sonra Dareios, Hintlileri egemenliği altına aldı ve Hint
Denizi'ni gemilerine açtı. Doğu bölgesi bir yana bırakılırsa, böylece bütün
Asya bilinmiş oldu ve Libya ile aynı tabiatta bulunduğu anlaşıldı.
Herodotos’taki anlatım böyledir.
O, Skylaks’ın keşfe başlangıç tarihini de MÖ Temmuz 518 olarak hesaplar.
Herodotos’un bu anlatımında birçok sorunlar olduğu
söylenir. Caspatyrus kentinin gerçek yerinin neresi olduğu bilinmiyor. Bu
kentin, Pers egemenliğinde olan Gandhara yakınlarında olduğu varsayılır. Skylaks, bu
kayalık alanda bir tekne filosunu nasıl oluştrduğu açık değildir. Daha önemlisi
İndüs Irmağı doğuya değil güneybatı yönünde akar. Bu nedenle bazı yorumcular,
Skylaks’ın sözü edilen keşif yolculuğunun yapılmış olmasından kuşku duyarlar. Ancak bu kuşkular Süveyş’te yapılan arkeolojik kazılar Skylaks’ın
anlatımını destekler (9).
Tarihin babası Herodotos, Karyalı
hemşerisi, Karyandalı Skylaks’ı bu sözlerle sunar.
“Caspatyrus” adının sonraki Yunan yazarlarınca yazılan
“Caspapyrus” biçimi, “Peshawar“ adının Yunan yazarlarınca “Paskapyrus” olarak bilnen adının yanlış
telaffuzudur. Skylaks’ın Kabil Irmağı’ndan doğuya doğru seyre başladığı, sonra
bu ırmağın Attock yakınlarında İndüs ile birleşmesinden sonra güneye seyrettiği
kabul edilir. İndüs Irmağı’nın doğuya doğru aktığı Herodotos ya da onun kaynağı
tarafından yanlış anlaşılmıştır.
Araştırmacılar, Skylaks’ın yolculuğunun (seferinin) amacı
bir keşif değil, Darius’un sonraki işgalleri (fetihleri) içindir. Grant Parker’a göre, “Herodotos, özellikle fetihler yapmayı planlayan yabancı krallarda
coğrafi merak uyandırır”. Olmstead bunu “casusluk” seferi
olarak nitelendirir (10). 30 ay süren keşif seferi sonrasında Darius keşfedilen
yerleri ülkesine katar. Skylaks’ın keşfettiği yeni yerler Yunanların
"India" diye andıkları Hinduš eyaleti olur. Herodotos’un betimlemesine karşın eyalet tam olarak belirgin
değildir.
Skylaks’ın gezilerinin açıklamalarını Periplus
(gemi ile çevresini dolaşma) adı ile yazdığı ve Darius’a ithaf edildiği
söylenir. Bu çalışma, daha sonraki yazarlarca yapılan yedi alıntı dışında
ortadan kaybolmuştur. Bu alıntılar, çalışmanın bir seyir defteri (ceride)
olmadığını, yolculuk boyunca rastlan insanlar, peysaj, doğal koşullar, siyasi
işlere ilişkin açıklamaları da içerir. Bu çalışmanın Yunanca ilk düz yazı
olduğunu ileri sürenler (Klaus Karttunen) vardır. Bu çalışma, Hekataios’u
etkilemiş, doğrudan görmemiş olsa da Herodotus tarafından bilinir (11).
Alıntılardan biri Troglodytes
(mağara sakinleri), diğeri Monophthalmi
(tek gözlü insanlar), bir diğeri Henotiktontes
(yalnızca tek bir çocuk yapan insanlar)dan söz eder. Tarihçi John Tzetzes’e
göre Skylaks, tüm bunların doğru olduğunu ve uydurmadığını iddia eder (12).
Skylaks'ın Periplus çalışması, Batılıların, Doğu
insanları üzerine ilk açıklamaları olarak görülür ve sonraki Yunan yazarlara
bir model oluşturmuştur (10). Bunlardan en uzun yaşayanı Hindistan’a “India”
adını vermesi olur. İndüs bölgesi Persia’da Hiduš ya da Hindush
(Proto-Iranian Sindhu’dan dolayı) olarak bilinir (13). Eğer Skylaks Iyonik lehçesinde bu telaffuz etmişse, h sesini telaffuz etmemiş, bunu Indos
(çoğulu: Indoi) olarak çevirmiş olabilir. Onların toprakları da Indike
(“Hint” anlamına gelen sıfat
formu) olarak tanımlandı (14). Herodotos, Persia’nın doğusunda yaşayan
tüm insanlara genişleterek bu terimleri Perslerin kullandığı Hiduš ve Hindush’un
karşılığı olarak kullanır (15).
Periplus of Pseudo-Scylax (16)
Sahte-Skylaks
Periplus, (periplus, gemi ile
çevresini dolaşma) Akdeniz ve Karadeniz’de deniz rotalarını betimleyen bir
çalışmadır. MÖ 330’larda olasılıkla Atina’da yazılmıştır. Bunun 1500 yıl sonra
bulunmuş özgün bir kopyası vardı. Eserin 13. yüzyıldan kalma ve sahibi (Pierre Pithou)nin adıyla anılan bir yazması 1600
yılında basımı yapılmıştır. Bu basım Fransa Bibliothèque
Nationale’de 1830 yılına kadar erişime kapalı tutulmuştur.
İberia’dan başlayarak, Batı
Afrika’da (Herkül Sütunları ötesi, Cebelitarık girişi) sona eren, Akdeniz ve
Karadeniz’in saat yönünde anlatımı. Bunun Kuzeybatı Afrika bölümünün Kartacalı
Amiral Hanno’dan alındığı iddia edilir.
Atina’da geliştirilen bu çalışmanın
bir amacı, Aristoteles tarafından öğrencileri için Akdeniz ve Karadeniz’de
deniz seyahatinin maliyetinin hesaplanmasında kullanıldığı söylenir.
Harita 2: Skylaks’ın Keşif Seferi
Kaynaklar
1.
Herodot Tarihi’ni Türkçe: Müntekim Ökmen-Azra Erhat,
Remzi Kitabevi, İstanbul, Aralık 1973
2.
Sina, Aysen, İlkçağ Tarih
Yazımının Batı Anadolulu Öncüleri: I Lampsakoslu Kharon, Cilt: 26 Sayı: 41, 2007, s.113-131 2007; II Lydialı Ksanthos, Cilt: 26 Sayı: 42, 2007,
s.155-180, 2007; III-Miletoslu Hekataios. A.Ü.DTCFTarih Araştırmaları Dergisi
XXVII,44 (2008), 113-166; IV-Lesboslu Hellanikos, Cilt: 28 Sayı: 45, 2009, s.107-157.
3. Karadağ, Osman, Eski Yunanlar ve Romalılar, Favori Yayınları, Ankara, 2018
4. Murat Tozan, Halikarnassoslu Dionysios: Yaşamı, Eserleri
ve Tarihçiliği, 2. Uluslararası Bodrum Sempozyumu, 9-12 Mayıs 2011, Bodrum
6.
Dumankaya,
Oktay, Salih Adası (Karyanda Antik Kenti
?) Liman Araştırması, Bodrum
Belediyesi, 2. Turgut Reis ve
Türk Denizcilik Tarihi Uluslararası Sempozyumu, Haziran 2015, s.42
8.
Atlaslı Büyük Uygarlıklar Ansiklopedisi-3-Eski
Yunan-Peter Levi-Neshe Erdilek-1987, s.91’deki not
9.
Parker, Grant, The Making of Roman
India, Cambridge University
Press 2008, s.
14-16
10.
Olmstead, A.T., History of the
Persian Empire, Digital Library of India
Item 2015.532747, 1948, s. 144–145
11.
Karttunen, India in Early Greek Literature 1989, p. 66
12.
John
Tzetzes, Chiliades, Book of Histories, Story 144.
13.
Tola, Fernando (1986). India and Greece before Alexander. Annals of the Bhandarkar Oriental Research Institute Vol. 67,
No. 1/4. p. 159-164.
14.
Milns, Greek Writers on India Before Alexander 2008, p. 353.
15.
Vogelsang, The Achaemenids and India 1986, pp. 102–103.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder