2 Mart 2022 Çarşamba

Ukrayna-Rusya Çekişmesinin Tarihsel Çerçevesi

Çeşitli disiplinlerden bilginlerin araştırmasına göre Avrupa’da ilk insan yaşamı zamanımızdan 500.000 yıl öncesine kadar gidiyor. Neanderthal denilen bu insan türünün, zamanımızdan yaklaşık 45.000 yıl kadar önce Ukrayna topraklarında mamut avladıklarının arkeolojik kanıtları bulunmuştur. Modern insan denilen ve yaklaşık 30.000 yıl kadar önce dünyanın her yerine yayılmış olan Homo Sapiens türünün doğudan gelerek Neanderthal insan türünü zamanımızdan 28.000 yıl kadar önce Ukrayna topraklarında ortadan kaldırılmış olduğu düşünülüyor.

Yine Avrupalıların, Farsların ve Hintlilerin ataları olduğu düşünülen Hint-Avrupalıların anayurdunun, bir sava göre, Karadeniz ve Hazar Denizi’nin kuzeyinde bir yerlerde olduğu, buradan önce Avrupa, sonra İran yaylası, oradan da Hint alt kıtasına yayıldığı dilbilimsel verilere göre açıklanır. Bu insanların, Avrupa’ya girişinin 6.000 yıl kadar önce Ukrayna topraklarından başladığı ileri sürülür.

Dolayısıyla, Ukrayna toprakları tarihsel açıdan önemlidir, Serhii Plokhy’nin dediği gibi Avrasya bozkırının batı kıyısında yer alan Ukrayna, yüzyıllar boyunca Avrupa'ya açılan bir kapı olmuştur.

Doğu Slavlarının (Not 1) bir kolu olan Ukraynalılar, son 1200 yıl içinde kendilerini Rusların da içinde bulunduğu doğu kolundan yavaş yavaş ayırmış, farklı bir kimlik kazanmıştır. Bu farklılık, özellikle 19. yüzyılda ulu-devletlerin ortaya çıkmasıyla pekiştirilmiştir. Şimdi Ukraynalılar kendilerini Doğu Slavları, yani Ruslar, Belaruslar’dan çok Batı’ya ait olduklarını düşünürler. Ayrıca, “Rus” adı bile 9. yüzyılda Kiev’de bir beylik kuran İskandinav prenslerinden mirastır.

Bu kısa açıklamadan da anlaşılacağı üzere Ukrayna-Rusya çekişmesinin ardında uzun bir tarih ve çok önemli jeopolitik gerçekler vardır. Bu tarihi anlamadan, jeopolitik gerçekleri kavramadan son gelişmeler anlaşılmaz. Kimilerinin ileri sürdüğü gibi Ruslar ve Ukraynalılar iki kardeş halk değil, tarihsel olgular, jeopolitik gerçekler etnik kimliğin önüne geçmiştir.

Bozkır Koridoru

Bozkır koridoru doğuda Mançurya'dan batıda Büyük Macaristan Ovası'na kadar neredeyse kesintisiz bir şerit halinde uzanan (8.000 km), dünyanın en büyük ılıman otlak alanıdır. Çoğunlukla 40°-50° Kuzey enlemleri arasında yer alır. Bu bölge içindeki sıcaklık aralığı, ot ve çalıların büyümesine izin verecek kadar sıcak, ancak ağaçların büyümesine izin vermeyecek kadar kurudur. Güneye doğru, bitki örtüsü incelir, kabaca paralel bir çöl bozkır bölgesi oluşturur, bunun ötesinde açık çöle ulaşılır. Kuzeyde bozkır, orman bozkırıyla birleşir. Ağaçların yoğunluğu arttıkça, orman bozkırları sonunda yerini gerçek ormanlara bırakır-Rusya'nın taygasını oluşturan ladin ve diğer kozalaklı ağaçların hafif örtüsü ve Avrupa yarımadasının çoğunu karakterize eden yaprak döken ormanlık.

Moğolistan'ın soğuk yüksek bozkırlarında yoğun soğuk döngüleri ile karşı karşıya kalan bir topluluk, yaşamını iyileştirmek için üç seçeneği vardı: Güneye Çin'e, güneybatı Hindistan'a, batıya doğru Avrupa'ya gitmek. Her üç seçenek de tarih boyunca farklı zamanlarda kullanıldı, ancak ilk iki seçenek, farklı ekolojik bölgelere geçiş anlamına geliyordu. Üçüncü seçeneği seçen göçmenlerin, aşina oldukları ve hızlı hareketi kolaylaştıran bir çevrede kalmanın büyük avantajı vardı. Bu nedenle Avrasya tarihine bozkır boyunca doğudan batıya sürekli insan akışı egemendi ve bu kadar çok insanın seyahatlerini (MÖ 3. binyılın başlarındaki Yamnaya kültüründen 13. yüzyılın Moğollarına kadar) bozkır kuşağının en batı ucunda, Büyük Macar Ovası'nda sonlandırmasının nedeni buydu. 13. yüzyılda Moğol bozkırlarında Karakurum'dan yola çıkan ve gerektiğinde at değiştiren bir Moğol binicisinin bir ay içinde Macaristan'a ulaşabileceği ileri sürülür.

Dünyanın Kıyısı-Ukrayna

Karadeniz'in kuzey topraklarına ilk olarak, yerleşimlerini arkeolojik kazılarından bildiğimiz mamut avcıları Neandertaller MÖ 45.000'lerde yerleşmişti. MÖ 5. binyılda, Cucuteni-Trypil (Not 2) kültürü taşıyıcıları, Tuna ve Dinyeper arasındaki orman bozkır sınırlarına yerleşmiş, hayvancılık ve tarımla uğraşmış, yerleşimler kurmuştu. Tarihi kayıtlara göre bu bozkırlarda MÖ 8. yüzyılda Kimmerler adlı savaşçı kavim, daha sonra, onları oradan Anadolu’ya süren, içinde Türklerin atalarından da bazı boyların bulunduğu, İskitler yaşamıştı.

Kırım ve Karadeniz'in kuzey kıyılarında, MÖ 7.-6. yüzyıllarda Batı Anadolu’da İyonya’nın en güçlü kent devleti olan Milet'li yerleşimciler koloniler kurmuştu. Bu koloniler bozkır yerli halkları ile barışçı ticari ilişkiler içindeydi. Bu yerliler, MÖ 5.-4. yüzyıllarda İskitlerdi. Kolonicilerin komşularıyla yan yana yaşaması, ticaretle uğraşmaları yanında evlenerek Eski Yunan ve yerel gelenekleri birleştiren karışık bir topluma yol açıyordu.

Kolonicilerle karışmış İskitler hem ticaret hem de kültür açısından Akdeniz dünyası ile bozkır arasında aracı olarak hizmet vererek kıyıları tutuyorlardı. Ticaretin ana ürünleri (tahıllar, kurutulmuş balıklar, köleler) karışık orman-bozkır alanlarından geliyordu. Karadeniz limanlarına ulaşmak için bu ürünler, ticareti denetleyen Kraliyet İskitlerinin yaşadığı bozkırlardan geçmek zorundaydı. Halikarnaslı tarihçi Herodotos'un kıyı, bozkır ve orman arasında tanımladığı bölünme, yüzyıllarca süren Ukrayna tarihinin ana bölümlerinden biri durumuna gelecekti. Kuzey Karadeniz bölgesindeki kolonilerin denetimini MÖ 1. yüzyılda ele geçiren Romalılar, bozkırların farklı savaşçılarıyla uğraşmak zorunda kalıyordu.

Tarım bölgeleri ile koloniler arasındaki ticaret yollarını denetleyen İskitlerin yerini MÖ 4. yüzyılda Doğu’dan gelen Sarmatyalılar almıştı. Bunlar da farklı kabilelerden oluşuyordu, doğudaki Volga'dan batıdaki Tuna'ya kadar bozkırlara 4. yüzyıla kadar egemen oldular.

İskitler, krallığın eski yöneticilerinin Küçük İskitya olarak bilinen yeni bir krallık oluşturdukları Kırım'a gidip, koloniler de içinde olmak üzere yarımadayı ve hemen kuzeyindeki bozkırları denetim altına almışlardı. Sarmatyalılar bozkırın geri kalanını elinde tutuyordu, ancak kolonilere erişimi yoktu. Bozkırların yeni ve eski efendileri arasındaki çatışma yerel ticareti, gönenci, zamanla kolonilerin güvenliğini baltaladı. Romalılar Karadeniz'in kuzey kıyılarına ulaştıklarında, Ukrayna toprakları kendilerini Batı uygarlığına dönüşecek olanın en uç noktasında (sınırında) buldular. Helen dünyasının kuzey sınırı artık Avrupa'nın doğu sınırı olmuştu. 18. yüzyılda Rus İmparatorluğu'nun yükselişi Avrupa haritasını yeniden çizene ve doğu sınırını Urallara taşıyana kadar, orada neredeyse iki bin yıl kalacaktı.

Serhii Plokhy’nin söylediği üzere kapılar savaşlar nedeniyle kapatıldığında, Ukrayna, doğu ve batıdan yabancı istilaları durdurmaya yardımcı olmuş; tarihin çoğunda olduğu gibi açık olduklarında, insanların, malların ve düşüncelerin değişimini kolaylaştırmıştı. Ukrayna, yüzyıllar boyunca Roma'dan Osmanlı'ya, Habsburglar'dan Romanovlar'a kadar çeşitli imparatorlukların buluşma yeri, savaş alanı olmuştu. 18. yüzyılda St. Petersburg ve Viyana, Varşova ve İstanbul'dan yönetiliyordu. 19. yüzyılda yalnızca ilk iki başkent kalmış, 20. yüzyılın ikinci yarısında, Ukrayna topraklarının çoğunda yalnızca Moskova üst egemen olmuştu. Bu imparatorlukların her biri araziye ve toplumun karakterine damgasını vurmuş, benzersiz bir sınır kimliği ve kültürü oluşturmaya yardımcı olmuştu.

Çağdaş Ukrayna, uzun süre kültürel bakış açısından biri Avrasya bozkırları ve doğu Avrupa arasındaki çizgi ile ayrılmış, diğeri Doğu ve Batı Hıristiyanlığı arasındaki sınırla tanımlanan iki hareketli sınırın etkileşiminin bir ürünüdür. İlk sınır, yerleşik ve göçebe halklar arasında, sonra Hıristiyanlık ve İslam arasındaydı. İkincisi, Roma İmparatorluğu'nun Doğu ve Batı olarak bölünmesine dayanır; Avrupa'nın doğusu ile batısı arasında bugün de varolan politik ve kültür farklılıklarını gösterir. Yüzyıllar boyunca bu sınırların hareketi, günümüz Ukrayna kimliğinin temellerini oluşturan eşsiz bir kültürel özellikler dizisine yol açmıştır.

Günümüz Ukraynalıların ataları düzinelerce beylik, krallık ve imparatorlukta yaşadılar, zamanla çeşitli adlar ve kimlikler aldılar. Topraklarını tanımlamak için kullandıkları iki anahtar sözcük Rus ve Ukrayna idi. 9.-10. yüzyıllarda İskandinavların (Vikinglerin) bölgeye getirdiği Rus terimi, Viking savaşçılarını kendi yanlarına alıp Slavlaştıran Kiev Rus'un sakinlerince benimsenmişti. Ukraynalılar, Polonya'da Rusiler, Habsburg İmparatorluğu'nda Rutinler, Rus Çarlığı'nda Küçük Ruslar olarak bilinir. 19. yüzyıl boyunca, Ukraynalı ulus yapımcılar, Rus adını bırakarak toprakları için Ukrayna, etnik kitlesi için de Ukraynalı adını benimseyerek kendilerini Doğu Slav dünyasının geri kalanından açıkça ayırdılar. Ukrayna dilinde sınır anlamına gelen Ukrayna adı modern çağın başlarında Dinyeper Ukrayna'sındaki Kazak devletini belirtiyordu.

Kiev Rus terimi, Bizans gibi, sonradan icat edilmiştir, o ülkelerin çağdaşları bu adları kullanmıyorlardı. 19. yüzyıl bilginlerinin bulduğu bu terim, Moğolların saldırısında parçalanan 10. ve 13. yüzyıl ortaları arasındaki Kiev merkezli yönetimi belirtiyor. Kiev Rus'un mirasının meşru varisinin kim olduğu, Kiev'in ünlü anahtarlarını kimin elinde tuttuğu soruları, son 250 yıldır Rus üzerine tarihsel yazının çoğunu uğraştırdı. Başlangıçta tartışma Rus prenslerinin kökenlerine odaklanıyordu; İskandinavlar mı yoksa Slavlar mıydı?; 19. yüzyılın ortalarından beri Kiev Rus mirası için Rus-Ukrayna rekabetini de kapsayacak biçimde genişledi. 20. yüzyılda, Bilge Yaroslav'ın mirası üzerine yapılan savaş, bu rekabetin yoğunluğunu vurguluyor.

Yeni prenslerin çoğu, darbeler ya da düşmanca devralmalar sonucu Kiev'de ortaya çıkmıştı. Herkes Kiev'i istiyor, elde etmek için şanslarını deniyorlardı. Ancak 1169 yılında Vladimir-Suzdal prensliğinden Andrei Bogoliubsky'nin ordusu Kiev'i ele geçirdiyse de Prens, Kiev'e taşınmayı ve orada başkent kurmaya yanaşmamıştı.

Kronik yazarları (olayları kaydetme, yorum yapma görevi bir kuşak keşişten diğerine geçiyordu) anlatılarındaki üç farklı tarihi kimliği uzlaştırmak zorunda kalmıştı: Kiev'in İskandinav hükümdarlarının Rus kimliği, Slav eğitimli seçkinlerin kimliği, yerel kabile kimliği. Kiev hükümdarları ve uyruğu Rus adını benimserken, İskandinav kimliğiyle değil, bu adla ilişkilendirilen Slav kimliği, tanımlamalarının temeli oluyordu. Rus ne kadar Hıristiyan olursa o kadar Slav da oluyordu.

Tarihçiler, modern Doğu Slav uluslarının kökenleri için prenslik temelli kimliklere bakıyorlar. Vladimir-Suzdal prensliği, erken modern Moskova’nın ve sonunda modern Rusya'nın öncüsü olarak görülüyor. Belaruslu tarihçiler, kökleri için Polatsk prensliğine bakıyorlar. Ukraynalı tarihçiler, Ukrayna ulus inşa projelerinin temellerini ortaya çıkarmak için Galiçya-Volhynia prensliğini inceliyorlar. Ancak tüm bu kimlikler sonunda Kiev'e uzanıyor, bu da Ukraynalılara bir üstünlük sağlıyor: Başkentlerini hiç terk etmeden kökenlerine erişebiliyorlar.

Slavların Ortaya Çıkması

Eski Yunanların Ukrayna bozkırlarının halkları ile ilişkilerini büyük ölçüde ticaret ve kültür alışverişi oluştururken, Romalıların ticareti savaşla karıştırmaktan başka seçenekleri yoktu. Bozkır halklarıyla ilişkileri, eski tarihyazımında barbar istilaları olarak geçen, şimdi göç dönemi olarak bilinen bir dönemin başlamasıyla, 4. yüzyılda öncelikle savaş durumuna geldi. Barbarların baskısı altında Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılın ikinci yarısında çöküşüne yol açan Avrupa'nın merkezine ve batısına doğru büyük bir halk hareketi oluştu. İmparatorluğun doğu bölümü, bozkır göçebelerinin ve kuzeyli tarımcıların saldırılarına karşı 15. yüzyılın ortalarına kadar yaşamayı başardı.

Ukrayna toprakları ve halkı göçlerde önemli bir rol oynamıştı. Göçün kimi önemli aktörleri bu topraklarda yaşıyorlardı. Bunların arasında, Hun önderliğindeki Gotlar (Cermen kavmi) ve Hunlar vardı. Avrasya Bozkırının Karadeniz-Hazar Denizi kuzeyi bölümündeki göçler dönemi sona erdiğinde Hunların yerini Türk lehçelerini konuşan başka boylar almıştı.

Göçlerin öyküsünde yer alan tüm aktörler Ukrayna'ya gelmiş, bozkırları yönetmiş, bir süre kalmış, sonunda ayrılmışlarsa da göçen halkların yerlilerle karışmasıyla ortaya çıkan bir küme olay yerinden ayrılmamıştı. Bunlar, dil ve kültürel terimlerle tanımlanan, çeşitli politik oluşumlarda temsil edilen kabilelerin bir topluluğu olan Slavlar idi. Slavlar ilk kez 6. yüzyılın başlarında, Gotların ve Hunların zayıflattığı Bizans sınırlarında topluca ortaya çıkıp Balkanlar'a ilerlediğinde dikkatleri üzerine çekmişti. Slavlar üzerine bilgi veren Gotik kökenli bir 6. yüzyıl Bizans yazarı Jordanes'in yazdığı dönemde Slavlar orman girintilerinden bozkırlara çıkmış ve Bizans için ciddi bir sorun yaratmaya başlamıştı.

Bizans, Slavlar arasında eski Roma taktiği böl ve yönet taktiği uyguluyordu. Yine de Slav baskınları sürüyordu. Slavların bölgede bağımsız bir rol oynadığı dönem, Türkçe konuşan boyların bir topluluğu olan Avarların saldırısı ile 7. yüzyılın başlarında sona erdi. Avarlar, Hıristiyan Kiev keşişlerin yazdığı kroniklere (Primary Chronicle olarak bilinir) göre kötü anılar bırakmıştı. Zaten Hristiyan din adamlarının, Türkler üzerine olumlu sözler söylemelerini beklemek boşunadır. Avarlar, yerlerini Bulgarlara ve daha sonra bölgede göç çağını göreceli bir barışa kavuşturan Hazarlara bırakmıştı. Hazarlar, Ukrayna’daki uyrukları arasında daha iyi anılar bırakmıştı. Batılı yazarlar, genelde hazar Türklerine olumlu olarak bakarlar. Bunda, Avrasya bozkırlarının güney geçitlerini Farsların kuzey geçitlerini de Hazarların tutmasıyla Orta Asya halklarının batıya akışını engellemelerinde yatar.

Kievli kronikler, Karpatlar Dağları’nın batısında 12 Slav kabilesini sayar. Bunların yerleşim yerleri kuzeyde, günümüz St. Petersburg yakınlarındaki Ladoga Gölü'ne; doğuda, üst Volga (İtil, İdil) ve Oka ırmaklarına; güneyde, Dinyester ve orta Dinyeper bölgesinin alt kısımlarına kadar uzanıyordu. Bu Slavlar bugünün Ukraynalılar, Ruslar ve Belarusluların öncüleridir. Slavlar, göçebe istila dalgalarını izleyen tarımcılardı, çünkü tarih yapan göçebeler, genellikle hayvanlarının otlayabileceği bozkır olmayan topraklarla ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Slav kolonizasyon dalgaları yavaştı, çoğunlukla barışçıldı, sonuçları uzun ömürlü oldu. Adriyatik kıyılarına ve Balkanlar üzerinden Mora’ya kadar yayılan Slavlar, Yunan Yarımadasının demografisini değiştirirken burada Helenleşip günümüz Yunan halkını oluşturdu.

Ukrayna'da göç dönemi, 8. yüzyılın sonundan 11. yüzyılın ikinci yarısına kadar süren Viking Çağına yol açtı. Bunlar Batı Avrupa'da Kuzeyliler (Norman), Doğu Avrupa'da Varangyalılar olarak da bilinen Vikingler idi. Bütün ülkeleri ya da bir bölümünü yağmaladılar, boyun eğdiler, yönettiler, kimi devletleri dönüştürdüler, yeni devletler oluşturdular.

Ukrayna’nın Oluşturulması

Rus topraklarında Moğol egemenliği dönemi konumuz dışında yer aldığından bu konuya kısaca değineceğim. Moğol yönetiminin baskıcı olduğu görüşü, geleneksel Rus tarihyazımının ayırt edici özelliği olmuşsa da 20. yüzyılda, Avrasya Rus tarihyazım okulunun savunucuları, Moğol yönetimine yönelik bu olumsuz tutuma karşı çıktılar. Galiçya ve Volhynian prenslerinin yönettiği Ukrayna'da Moğollar, Rusya'dakinden daha az müdahaleci ve baskıcıydı. Buradaki varlıkları 14. yüzyılın ortalarında etkin olarak sona ermişti. Bu fark, iki ülkenin yazgısı ve onları oluşturan insanlar üzerinde derin bir etki yaratacaktı.

14. yüzyılın sonunda Polonya Krallığı ve Litvanya Büyük Dukalığı ile bütünleşen Ukrayna toprakları ile bu iki devletin politikaları ve aralarındaki ilişkiler Ukrayna'nın politik, ekonomik ve kültürel yaşamını belirlemeye başladı. Bu dönemde, Ruslar ve Ukraynalılar arasındaki dini ve kültürel farklılıklar, her iki halk arasındaki politik bölünmeyi yavaş yavaş daha da belirginleştiriyordu.

Litvanyalıların Büyük Dükü ve Rus Lordu’ olarak adlandıran Litvanya'nın büyük dükü Jogaila ile Polonya'nın kraliçesi Jadwiga arasında 1385 yılında, bir evlilik anlaşması imzalanmıştı. Polonya tahtı karşılığında kendisi ve krallığı için Katolik olmayı kabul etmiş ve Polonya Krallığı ve Litvanya Büyük Dukalığı topraklarını birleştirmişti.

Batıda Polonya ve Litvanya Topluluğu, kuzeyde İsveç bölgeleri ve güneydeki Osmanlı Türkleri, Rusya'nın daha çok genişlemesini engelliyordu. Polonya toprakları bugün Belarus ve Ukrayna'nın çoğunu içeriyordu. Ukrayna'daki çoğu toprak sahibi Polonya Katolikleri, Ukraynalı köylülerin çoğu Ruslar gibi Ortodoks Hıristiyanlar idi. Köylü isyanlarının 1640'ların sonlarında sarstığı Ukrayna 1654'te Rus egemenliğini kabul etti. Güneyde birçok halk Rusya'ya ve Polonya-Litvanya'ya katılmaya direndi. Bunlar arasında Güney Rusya ve Ukrayna'nın bozkırlarında yaşayan savaşçı Türkler, Kırım Tatarları, Kazaklar da vardı.

Ukrayna bozkırları 15.-16. yüzyıllar boyunca büyük bir politik, ekonomik ve kültürel dönüşüm geçirdi. Kiev Rus’tan bu yana ilk kez, sınır yerleşim hattı doğuya ve güneye doğru ilerlemeye başladı. Dilbilimsel araştırmalar, iki ana Ukrayna lehçesinin, kuzeyden ve batıdan birleşmeye başladığını, doğuya ve güneye kayarak üçüncü bir bozkır lehçeleri kümesi oluşturmaya başladığını gösterir. Bu lehçelerin karışımı, nüfusun büyük ölçüde hareketini yansıtıyordu. Bu köklü değişim bozkırın kendisinden kaynaklanıyordu. Kıpçak Hanlığı olarak da bilinen Altın Orda'da 14. yüzyılın ortalarında başlayan mücadele, 15. yüzyılın ortalarında dağılmasına yol açmış, Kırım, Kazan ve Astrakhan hanlıkları ortaya çıkmıştı. Kırım, 1449’da Cengiz Han'ın soyundan Hacı Devlet Giray'ın önderliğinde bağımsız oldu; Giray hanedanı 1478'de Osmanlı İmparatorluğu'nun bir vasal devleti durumuna geldi. Güvenlik kaygıları ve ticari çıkarlar Osmanlıları bölgeye çekmişti. Özellikle kölelerle ilgileniyorlardı.

Galiçya'dan Don'a ve Pripet Bataklıklarından Karadeniz'e uzanan Ukrayna toprakları, 17. yüzyılda Rusya, Polonya ve Kırım Tatar devleti arasında seyrek nüfuslu bir insansız topraklardı. Dinyeper Irmağı (sağ Ukrayna kıyısı, bir ırmağın sağı ya da solu demek ırmağın aktığı yöne göredir) batısındaki alan Polonya'nın bir parçasıydı. Bir tür düzenin olduğu yerlerde, toprak sahipleri Polonyalılar, köylüler çoğunlukla Ortodoks idi ve Küçük Rus lehçeleri olarak kabul edilen dilleri konuşuyorlardı. Köylülerin yanı sıra sınırda bir Kazak askeri birliği, Polonya'yı, sözde Tatar baskınlarından koruyordu. Kazaklar arasında Polonyalı ev sahiplerinden kaçan birçok kaçak serf de vardı. Dinyeper tepelerinin çevresindeki alanda, başka hiçbir yasayı tanımayan ve Polonya, Moskof ve Kırım arasında savaş ve diplomatik manevralar yürüten kendi toplumsal ve politik örgütü olan bir Kazak topluluğu (Zaporozhian Sich) (Not 3) tarafından önemli bir askeri güç kurulmuştu.

O anda sınır bölgesi (Ukrayna) halkı Rusya'da Küçük Ruslar olarak biliniyordu, Rus yetkililer ve tarihçiler bunların ayrı bir ulus olduklarını kabul etmeyeceklerdi. Öte yandan, 20. yüzyılda Ukraynalı ulusalcı tarihçiler, ayrı bir Ukrayna ülkesi olmanın yanında ilk Rus devleti olan Kiev Rus'un da gerçek ardılı olduğu konusunda direttiler. Moskofların, Rus adını gasp eden Fin, Slav ve Tatarların ırksal bir karışımı olduğunu ileri sürüyorlardı.

Ukrayna halkı 17. yüzyılda çoğunlukla Ruslarla aynı kilisedendi. Kendilerini Rus ve russkii olarak adlandırıyorlar olsalar da toplumsal kurumları farklıydı. Yasal ve kültürel gelenekleri Batılıydı, Polonya etkisi baskındı. 19. yüzyıla kadar tek bir edebi Ukrayna dili ortaya çıkmaya başladı. Bakış açıları da Rus halkından farklıydı. Ortaklaşacı gelenekleri olan uysal köleler değil, öncüler, soyguncular, bireycilerdi. Kısacası, ayrı bir ulus için tüm koşullar vardı: Yalnızca bir ulus olma bilinci henüz gelişmemişti.

Rusya 18. yüzyılda iki denize genişlemiş, Baltık kıyı limanlarına ve Karadeniz'in kuzey kıyılarına ulaşmıştı. Ancak, Rus imparatorluğu yine de halkı Ukrayna lehçesini konuşan tüm toprakları kapsamıyordu. En önemli istisna, Polonya’nın 18. yüzyılda üç ülke arasında bölünmesi sırasında Avusturya'ya giden Doğu Galiçya idi. Buradaki insanların önemli bir bölümü Uniate Kilisesi'ne (Not 4) aitti. Bu kilise Belarusya ve Ukrayna sınır bölgelerinde 16. yüzyılın sonunda Romanlaştırma ve Polonyalılaştırşma aracı olarak kurulmuştu. Ancak kurucularının ilk niyetlerinin tersine, bu Kilise Polonyalıların değil, Ukrayna'nın Polonya karşıtı duygularının merkezi durumuna gelmişti. Doğu Galiçya, modern Ukrayna ulusalcılığının doğduğu yeri oldu.

Kiev Rus

Burada kısaca Ukrayna’nın başlangıcı olan Kiev Rus’a Prensliğine de değinmek istiyorum. Kiev Rus Prensliği, günümüz Ukrayna ve Rusya'sından önce gelen ve 10. ve 13. yüzyıllar arasında gelişen bir devlettir.

Vikingler (Varangarian) Dinyeper, Don ve Volga'nın iç ırmaklarına girince yerli Slavları ezip, Kırım pazarlarında köle olarak satarak, Hazar ve Karadeniz kadar ulaşmışlardı. Irmak kıyıları ticaret yerleşimleri kurulduktan (840) sonra Slavların çağrısı üzerine İsveç savaş ağası Rurik 860'larda Novgorod ve Kiev'de koloniler kurmuştu. İzleyicisi Oleg, Kiev Rus'un devletini kurdu. Doğu Slavlarını birleştirerek, Kiev Rus prensleri, Baltık'tan Karadeniz'e uzanan politik, ticari ve kültürel önemi olan bir krallık yarattı. Kiev Rus devletinin kuruluşunun bu geleneksel versiyonuna, ulusal fikirli Rus tarihçileri (hem Sovyetler Birliğinin kuruluşundan öncesi hem de bu yana) şiddetle karşı çıkmıştır. Kuzeylilerin erken Kiev Rus devletinde bir rol oynadığı, kimi üst sınıf ailelerin İskandinav kökenli olduğundan kuşku duyulamaz.

10. yüzyıla gelindiğinde, Viking egemenlik alanı, Müslüman Orta Asya ve Bizans'ı Kiev Rus yoluyla, Atlantik'teki kuzey İspanya, İrlanda ve İzlanda ile birbirine bağlayan devasa bir ticaret kompleksine dönüşmüştü.

Göçebeler, Kuzeyliler, Batı Slavları, Bizanslar ve diğer birçok halk, Rusya'nın tüm tarihinde olduğu gibi Kiev Rus tarihinde de rol oynadı. Kuzeyliler hiçbir zaman Doğu Avrupa’daki durumun tam anlamıyla efendisi olmadılar. Onların hareket özgürlüklerini, yerli halkın hareket özgürlüğünden çok dış etmenler kısıtlamıştı. Benzer biçimde, göçebeleri de ya çevrelerindekiler dağıttı ya da onlara karıştılar. Ancak hem göçebeler hem de Kuzeyliler, Doğu Avrupa nüfusunun çeşitli kümelerinin iç gelişmelerini hızlandırdı ya da yavaşlattı.

Viking Rurik soyundan geldiği ileri sürülen Kiev Rus Kralı Vladimir (980-1015), Baltık'tan Karadeniz'e uzanan Slav halklarının egemeniydi. Pagan bir Viking savaşçısı olan Prens Vladimir bir söylentiye göre, bütün dinlerin farklı erdemlerinin huzurunda tartışılmasını istemişti. Sonunda Hıristiyan kiliselerini incelemesi için kurulan bir heyet çeşitli yerlere gönderildi. İşte bu sözler tercihin belirlenmesini sağladı. Vladimir 986-8 yıllarında kendisi ve halkı için Ortodoks Hıristiyanlığı seçti. Rusya tarihi için bir dönüm noktası olan bu tercihin doğruluğunu Ortodoks din adamları onaylar.

Krallık, sınırları güvence altına alan, manastırları destekleyen ve kiliseler inşa eden ve yasaları Ruska Pravda veya Rus Adaletinde kodlayan Bilge Yaroslav (1036-54)'ın saltanatı sırasında kapsam ve kültürel etkinlik açısından doruğuna ulaştı. Ailesini Fransa, Almanya, İskandinavya ve Macaristan'ın hükümdar sarayları ile bağlayan Avrupa çapında bir evlilik bağlaşmaları ağı kurdu.

Kiev devleti, doğuda bozkır boyunca Asya halklarının sürekli istilaları nedeniyle zayıfladı. Ayrıca, büyük düklük ailesi üyeleri arasındaki kavgalarla ve Beylik’e geçişin karmaşık ardıllık sistemi ile daha da tehlikeli duruma getirildi. Bu iç mücadelelerin bir sonucu olarak, güç merkezi Kiev'den kuzey doğuya taşındı (Vladimir ve Suzdal). Bu alanda Slavlar, Slav dilini ve Hıristiyanlığı benimseyen Fin kabileleriyle karıştı.

Sonuç

T. Marshall, Prisoners of Geography adlı kitabında şöyle der: “Doğal çevre (landscape) önderlerini hapseder, onlara daha az seçenek ve manevra alanı sağlar. Ukrayna'da dağlar oluşmuş olsaydı, o zaman Kuzey Avrupa Ovası olan geniş düzlükler, Rusya'ya tekrar tekrar saldırmak için bu kadar cesaret verici bir bölge olmazdı.

Büyük Kuzey Savaşları döneminde İsveç Kralı Charles XII (Demirbaş Şarl) Çar Petro'nun imparatorluğunu küçük prensliklere bölmek amacıyla Ukrayna topraklarına girmiş, 27 Haziran 1709'da Poltava'da iki kat daha büyük bir Rus ordusu ile karşılaşmıştı. Charles XII’nin Büyük Petro karşısında savaşı kaybetmesiyle İsveç Krallığı gücünü yitirmiş, Avrupalı güçler arasında konumu gerilemişti. Tıpkı, 113 yıl sonra Napolyon’unun 600.000 kişilik Grand Armie ile yola çıkıp bunların yalnızca 50.000 kadarının Fransa’ya dönmesi ile Avrupada’ki Fransız üstünlüğünü 1812’de sona ermesi gibi. Charles XII’nin ordusu gibi Büyük Ordu da Ukrayna topraklarında erimişti. Charles XII, Türk topraklarına kaçtığı gibi Napolyon da ordusunun kalıntılarını bırakıp Paris’e kaçacaktı. Yine tıpkı İkinci Dünya Savaşı sırasında bu sefer ders alması gereken bir başka Avrupalı Hitler olacaktı. Onun orduları da Ukrayna topraklarında erimiş hem canından olmuş hem de ülkesi yıkıma uğramıştı. Şimdi ders alma sırası Putin’e gelmiş olabilir.

Notlar

Not 1: Hint-Avrupa ailesinin bir doğu kolu olan Slavlar üç ana bölüme ayrılır: Batı Slavları (günümüz Polonyalılar, Çekler, Slovaklar, Moravyalılar); Güney Slavları (Bulgarlar, Sırplar, Hırvatlar, Slovenler); Doğu Slavları (daha sonra Büyük Ruslar, Küçük Ruslar=Ukraynalılar, Beyaz Ruslar alt kümelere ayrılan Ruslar). (EWH)

Not 2: Cucuteni-Tripoli kültürü, diğer bilinen adıyla Tripoli kültürü, Doğu Avrupa’da Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağı’nı (MÖ 5500-2570) kapsayan arkeolojik kültür alanı.

Not3: Zaporozhian Sich (Aşağı Zaporizhian Ev Sahibinin Özgür Toprakları), 16. ila 18. yüzyıllarda, Ukrayna'daki aşağı Dinyeper Irmağı'nı kapsayan, yarı özerk bir devlet ve Kazakların proto-devletiydi. Farklı dönemlerde bölge, Polonya-Litvanya Topluluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Rusya Çarlığı ve Rus İmparatorluğu'nun egemenliği altına girdi. 1775'te, Büyük Katerina Sich'i dağıttı. Topraklarını Rusya'nın Novorossiya eyaletine ekledi.

Not 4: Uniate Kilisesi, Katolik ve Ortodoks Kiliselerinin yeniden bir araya geleceği 1439 Floransa Birliği ilkelerine dayanıyordu. Ancak Birlik, Rus Ortodoks Kilisesi tarafından reddedildi. 1596 Brest Birliği tarafından kurulan Uniate Kilisesi, papanın otoritesini tanıdı, ancak Roma Kilisesi'nden çeşitli açılardan farklıydı, Alt rahipliği evlendi ve hizmetleri Slav'da yapıldı.

Kaynakça

1.     Barry W. Cunliffe, The Scythians_ Nomad Warriors of the Steppe-Oxford University Press (2019)

2.     Blanning Tim, The Pursuit of Glory Europe 1648-1815, Viking, 2007

3.     Imre Boba, Nomads, Nortmen and Slavs: Eastern Europe in the Ninth Century, Mouton & Co. N.V., Publishers, The Hague, 1967. EPUB, Erişim 12 Mayıs 2020

4.     Lewis, Archibald R., Nomads and Crusaders-A.D.-1000- 1368, Indiana University Press, Bloomington and Indianapolis, 1988

5.     Lindemann, Albert S., A History of Modern Europe- From 1815 to the Present, John Wiley & Sons, 2013

6.     Marshall, Tim, Prisoners of Geography: Ten maps that tell you everything you need to know about global politics, Foreword by Sir John Scarlett, Elliott and Thompson Limited, 2015

7.     Merriman, John M., A history of Modern Europe: From the Renaissance to the Present, W. W. Norton & Company, New York, 2010

8.     Plokhy, Serhii, The Gates of Europe-A History of Ukraine, EPUB, Basic Books (2015)

9.     Roberts, J. M., Avrupa Tarihi, (Özgün adı: The Penguin History of Europe, 1996,) İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2015;

10.  Sarolta Takács ve Eric Cline, The Ancient World: Civilizations of Europe, Volume 2, Sharpe Reference, 2007,

11.  Seton-Watson, Hugh, The Russian Empire 1801-1917, Oxford University Press 1967, First issued as paperback 1988

12.  Simon Jenkins, A Short History of Europe: From Pericles to Putin, Public Affairs, 2019

13.  Tanilli, Server, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası İnsanlık Tarihine Giriş: III. XVI ve XVII. Yüzyıllar, Cem Yayınevi, 4. Basım, İstanbul, 1995

14.  Vernadsky, George, Rusya tarihi, Çev: Doğukan Mızrak ve Egemen Ç. Mızrak, Selenge Yayınları, İstanbul, 2009.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder