Çeşitli disiplinlerden bilginlerin araştırmasına göre Avrupa’da ilk insan yaşamı zamanımızdan 500.000 yıl öncesine kadar gidiyor. Neanderthal denilen bu insan türünün, zamanımızdan yaklaşık 45.000 yıl kadar önce Ukrayna topraklarında mamut avladıklarının arkeolojik kanıtları bulunmuştur. Modern insan denilen ve yaklaşık 30.000 yıl kadar önce dünyanın her yerine yayılmış olan Homo Sapiens türünün doğudan gelerek Neanderthal insan türünü zamanımızdan 28.000 yıl kadar önce Ukrayna topraklarında ortadan kaldırılmış olduğu düşünülüyor.
Yine Avrupalıların, Farsların ve Hintlilerin ataları
olduğu düşünülen Hint-Avrupalıların anayurdunun, bir sava göre, Karadeniz ve Hazar
Denizi’nin kuzeyinde bir yerlerde olduğu, buradan önce Avrupa, sonra İran
yaylası, oradan da Hint alt kıtasına yayıldığı dilbilimsel verilere göre
açıklanır. Bu insanların, Avrupa’ya girişinin 6.000 yıl kadar önce Ukrayna
topraklarından başladığı ileri sürülür.
Dolayısıyla, Ukrayna toprakları tarihsel açıdan önemlidir,
Serhii Plokhy’nin dediği gibi Avrasya bozkırının batı kıyısında yer alan
Ukrayna, yüzyıllar boyunca Avrupa'ya açılan bir kapı olmuştur.
Doğu Slavlarının (Not 1) bir kolu olan Ukraynalılar, son
1200 yıl içinde kendilerini Rusların da içinde bulunduğu doğu kolundan yavaş
yavaş ayırmış, farklı bir kimlik kazanmıştır. Bu farklılık, özellikle 19.
yüzyılda ulu-devletlerin ortaya çıkmasıyla pekiştirilmiştir. Şimdi Ukraynalılar
kendilerini Doğu Slavları, yani Ruslar, Belaruslar’dan çok Batı’ya ait
olduklarını düşünürler. Ayrıca, “Rus” adı bile 9. yüzyılda Kiev’de bir beylik
kuran İskandinav prenslerinden mirastır.
Bu kısa açıklamadan da anlaşılacağı üzere Ukrayna-Rusya
çekişmesinin ardında uzun bir tarih ve çok önemli jeopolitik gerçekler vardır.
Bu tarihi anlamadan, jeopolitik gerçekleri kavramadan son gelişmeler
anlaşılmaz. Kimilerinin ileri sürdüğü gibi Ruslar ve Ukraynalılar iki kardeş
halk değil, tarihsel olgular, jeopolitik gerçekler etnik kimliğin önüne
geçmiştir.
Bozkır
Koridoru
Bozkır koridoru doğuda Mançurya'dan batıda Büyük
Macaristan Ovası'na kadar neredeyse kesintisiz bir şerit halinde uzanan (8.000
km), dünyanın en büyük ılıman otlak alanıdır. Çoğunlukla 40°-50° Kuzey
enlemleri arasında yer alır. Bu bölge içindeki sıcaklık aralığı, ot ve
çalıların büyümesine izin verecek kadar sıcak,
ancak ağaçların büyümesine izin vermeyecek kadar kurudur. Güneye doğru, bitki örtüsü incelir, kabaca paralel bir çöl
bozkır bölgesi oluşturur, bunun ötesinde açık çöle ulaşılır. Kuzeyde bozkır,
orman bozkırıyla birleşir. Ağaçların yoğunluğu arttıkça, orman bozkırları
sonunda yerini gerçek ormanlara bırakır-Rusya'nın taygasını oluşturan ladin ve
diğer kozalaklı ağaçların hafif örtüsü ve Avrupa yarımadasının çoğunu
karakterize eden yaprak döken ormanlık.
Moğolistan'ın soğuk yüksek bozkırlarında
yoğun soğuk döngüleri ile karşı karşıya kalan bir topluluk, yaşamını
iyileştirmek için üç seçeneği vardı: Güneye Çin'e,
güneybatı Hindistan'a, batıya doğru Avrupa'ya gitmek. Her üç seçenek de
tarih boyunca farklı zamanlarda kullanıldı, ancak ilk iki seçenek, farklı
ekolojik bölgelere geçiş anlamına geliyordu. Üçüncü seçeneği seçen göçmenlerin,
aşina oldukları ve hızlı hareketi kolaylaştıran bir çevrede kalmanın büyük
avantajı vardı. Bu nedenle Avrasya tarihine
bozkır boyunca doğudan batıya sürekli insan akışı egemendi ve bu kadar çok
insanın seyahatlerini (MÖ 3. binyılın başlarındaki Yamnaya kültüründen 13.
yüzyılın Moğollarına kadar) bozkır kuşağının en batı ucunda, Büyük Macar
Ovası'nda sonlandırmasının nedeni buydu. 13. yüzyılda Moğol bozkırlarında
Karakurum'dan yola çıkan ve gerektiğinde at değiştiren bir Moğol binicisinin
bir ay içinde Macaristan'a ulaşabileceği ileri sürülür.
Dünyanın Kıyısı-Ukrayna
Karadeniz'in
kuzey topraklarına ilk olarak, yerleşimlerini arkeolojik kazılarından
bildiğimiz mamut avcıları Neandertaller MÖ 45.000'lerde yerleşmişti. MÖ 5. binyılda, Cucuteni-Trypil (Not 2) kültürü
taşıyıcıları, Tuna ve Dinyeper arasındaki orman bozkır sınırlarına yerleşmiş,
hayvancılık ve tarımla uğraşmış, yerleşimler kurmuştu. Tarihi kayıtlara göre bu
bozkırlarda MÖ 8. yüzyılda Kimmerler adlı savaşçı kavim, daha sonra, onları
oradan Anadolu’ya süren, içinde Türklerin atalarından da bazı boyların bulunduğu,
İskitler yaşamıştı.
Kırım ve Karadeniz'in kuzey kıyılarında, MÖ 7.-6.
yüzyıllarda Batı Anadolu’da İyonya’nın en güçlü kent devleti olan Milet'li
yerleşimciler koloniler kurmuştu. Bu koloniler bozkır yerli halkları ile
barışçı ticari ilişkiler içindeydi. Bu yerliler, MÖ 5.-4. yüzyıllarda
İskitlerdi. Kolonicilerin komşularıyla yan yana yaşaması, ticaretle uğraşmaları
yanında evlenerek Eski Yunan ve yerel gelenekleri birleştiren karışık bir
topluma yol açıyordu.
Kolonicilerle karışmış İskitler hem ticaret hem de kültür
açısından Akdeniz dünyası ile bozkır arasında aracı olarak hizmet vererek
kıyıları tutuyorlardı. Ticaretin ana ürünleri (tahıllar, kurutulmuş balıklar,
köleler) karışık orman-bozkır alanlarından geliyordu. Karadeniz limanlarına
ulaşmak için bu ürünler, ticareti denetleyen Kraliyet İskitlerinin yaşadığı
bozkırlardan geçmek zorundaydı. Halikarnaslı tarihçi Herodotos'un kıyı, bozkır
ve orman arasında tanımladığı bölünme, yüzyıllarca süren Ukrayna
tarihinin ana bölümlerinden biri durumuna gelecekti. Kuzey Karadeniz
bölgesindeki kolonilerin denetimini MÖ 1. yüzyılda ele geçiren Romalılar,
bozkırların farklı savaşçılarıyla uğraşmak zorunda kalıyordu.
Tarım bölgeleri ile koloniler arasındaki ticaret
yollarını denetleyen İskitlerin yerini MÖ 4. yüzyılda Doğu’dan gelen Sarmatyalılar
almıştı. Bunlar da farklı kabilelerden oluşuyordu, doğudaki Volga'dan batıdaki
Tuna'ya kadar bozkırlara 4. yüzyıla kadar egemen oldular.
İskitler, krallığın eski yöneticilerinin Küçük İskitya olarak bilinen yeni bir
krallık oluşturdukları Kırım'a gidip, koloniler de içinde olmak üzere
yarımadayı ve hemen kuzeyindeki bozkırları denetim altına almışlardı.
Sarmatyalılar bozkırın geri kalanını elinde tutuyordu, ancak kolonilere erişimi
yoktu. Bozkırların yeni ve eski efendileri arasındaki çatışma yerel ticareti,
gönenci, zamanla kolonilerin güvenliğini baltaladı. Romalılar Karadeniz'in
kuzey kıyılarına ulaştıklarında, Ukrayna toprakları kendilerini Batı
uygarlığına dönüşecek olanın en uç noktasında (sınırında) buldular. Helen
dünyasının kuzey sınırı artık Avrupa'nın doğu sınırı olmuştu. 18. yüzyılda Rus
İmparatorluğu'nun yükselişi Avrupa haritasını yeniden çizene ve doğu sınırını
Urallara taşıyana kadar, orada neredeyse iki bin yıl kalacaktı.
Serhii Plokhy’nin söylediği üzere kapılar savaşlar nedeniyle
kapatıldığında, Ukrayna, doğu ve batıdan yabancı istilaları durdurmaya yardımcı
olmuş; tarihin çoğunda olduğu gibi açık olduklarında, insanların, malların ve
düşüncelerin değişimini kolaylaştırmıştı. Ukrayna, yüzyıllar boyunca Roma'dan
Osmanlı'ya, Habsburglar'dan Romanovlar'a kadar çeşitli imparatorlukların
buluşma yeri, savaş alanı olmuştu. 18. yüzyılda St. Petersburg ve Viyana,
Varşova ve İstanbul'dan yönetiliyordu. 19. yüzyılda yalnızca ilk iki başkent
kalmış, 20. yüzyılın ikinci yarısında, Ukrayna topraklarının çoğunda yalnızca
Moskova üst egemen olmuştu. Bu imparatorlukların her biri araziye ve toplumun
karakterine damgasını vurmuş, benzersiz bir sınır kimliği ve kültürü
oluşturmaya yardımcı olmuştu.
Çağdaş Ukrayna, uzun
süre kültürel bakış açısından biri Avrasya bozkırları ve doğu Avrupa arasındaki çizgi ile ayrılmış, diğeri Doğu ve Batı Hıristiyanlığı arasındaki sınırla
tanımlanan iki hareketli sınırın
etkileşiminin bir ürünüdür. İlk sınır, yerleşik ve göçebe halklar arasında,
sonra Hıristiyanlık ve İslam arasındaydı. İkincisi, Roma İmparatorluğu'nun Doğu
ve Batı olarak bölünmesine dayanır; Avrupa'nın doğusu ile batısı arasında bugün
de varolan politik ve kültür farklılıklarını gösterir. Yüzyıllar boyunca bu
sınırların hareketi, günümüz Ukrayna kimliğinin temellerini oluşturan eşsiz bir
kültürel özellikler dizisine yol açmıştır.
Günümüz Ukraynalıların ataları düzinelerce beylik,
krallık ve imparatorlukta yaşadılar, zamanla çeşitli adlar ve kimlikler
aldılar. Topraklarını tanımlamak için kullandıkları iki anahtar sözcük Rus ve Ukrayna idi. 9.-10. yüzyıllarda İskandinavların (Vikinglerin)
bölgeye getirdiği Rus terimi, Viking savaşçılarını kendi yanlarına alıp Slavlaştıran Kiev Rus'un sakinlerince benimsenmişti.
Ukraynalılar, Polonya'da Rusiler,
Habsburg İmparatorluğu'nda Rutinler,
Rus Çarlığı'nda Küçük Ruslar olarak
bilinir. 19. yüzyıl boyunca, Ukraynalı
ulus yapımcılar, Rus adını
bırakarak toprakları için Ukrayna,
etnik kitlesi için de Ukraynalı
adını benimseyerek kendilerini Doğu Slav dünyasının geri kalanından açıkça
ayırdılar. Ukrayna dilinde sınır anlamına gelen Ukrayna adı modern çağın başlarında Dinyeper Ukrayna'sındaki Kazak
devletini belirtiyordu.
Kiev Rus terimi, Bizans gibi, sonradan icat edilmiştir, o ülkelerin çağdaşları bu
adları kullanmıyorlardı. 19. yüzyıl bilginlerinin bulduğu bu terim, Moğolların
saldırısında parçalanan 10. ve 13. yüzyıl ortaları arasındaki Kiev merkezli
yönetimi belirtiyor. Kiev Rus'un
mirasının meşru varisinin kim olduğu, Kiev'in ünlü anahtarlarını kimin elinde
tuttuğu soruları, son 250 yıldır Rus üzerine tarihsel yazının çoğunu
uğraştırdı. Başlangıçta tartışma Rus prenslerinin kökenlerine odaklanıyordu;
İskandinavlar mı yoksa Slavlar mıydı?; 19. yüzyılın ortalarından beri Kiev Rus mirası için Rus-Ukrayna rekabetini de kapsayacak
biçimde genişledi. 20. yüzyılda, Bilge Yaroslav'ın mirası üzerine yapılan
savaş, bu rekabetin yoğunluğunu vurguluyor.
Yeni prenslerin çoğu, darbeler ya da düşmanca
devralmalar sonucu Kiev'de ortaya çıkmıştı. Herkes Kiev'i istiyor, elde etmek
için şanslarını deniyorlardı. Ancak 1169 yılında Vladimir-Suzdal prensliğinden Andrei
Bogoliubsky'nin ordusu Kiev'i ele geçirdiyse de Prens, Kiev'e taşınmayı ve
orada başkent kurmaya yanaşmamıştı.
Kronik yazarları (olayları kaydetme, yorum yapma görevi bir
kuşak keşişten diğerine geçiyordu) anlatılarındaki üç farklı tarihi kimliği uzlaştırmak zorunda kalmıştı: Kiev'in İskandinav
hükümdarlarının Rus kimliği, Slav eğitimli seçkinlerin kimliği, yerel kabile kimliği. Kiev
hükümdarları ve uyruğu Rus adını benimserken, İskandinav kimliğiyle değil,
bu adla ilişkilendirilen Slav kimliği, tanımlamalarının temeli oluyordu. Rus
ne kadar Hıristiyan olursa o kadar Slav da oluyordu.
Tarihçiler, modern Doğu Slav uluslarının kökenleri için
prenslik temelli kimliklere bakıyorlar. Vladimir-Suzdal prensliği, erken
modern Moskova’nın ve sonunda modern Rusya'nın öncüsü olarak görülüyor.
Belaruslu tarihçiler, kökleri için Polatsk prensliğine bakıyorlar.
Ukraynalı tarihçiler, Ukrayna ulus inşa projelerinin temellerini ortaya
çıkarmak için Galiçya-Volhynia prensliğini inceliyorlar. Ancak tüm bu
kimlikler sonunda Kiev'e uzanıyor, bu da Ukraynalılara bir üstünlük sağlıyor:
Başkentlerini hiç terk etmeden kökenlerine erişebiliyorlar.
Slavların Ortaya Çıkması
Eski Yunanların Ukrayna bozkırlarının halkları ile
ilişkilerini büyük ölçüde ticaret ve kültür alışverişi
oluştururken, Romalıların ticareti savaşla karıştırmaktan başka seçenekleri
yoktu. Bozkır halklarıyla ilişkileri, eski tarihyazımında barbar istilaları olarak geçen, şimdi göç dönemi olarak bilinen bir dönemin başlamasıyla, 4. yüzyılda
öncelikle savaş durumuna geldi. Barbarların
baskısı altında Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılın ikinci yarısında çöküşüne
yol açan Avrupa'nın merkezine ve batısına doğru büyük bir halk hareketi oluştu.
İmparatorluğun doğu bölümü, bozkır göçebelerinin ve kuzeyli tarımcıların
saldırılarına karşı 15. yüzyılın ortalarına kadar yaşamayı başardı.
Ukrayna toprakları ve halkı göçlerde
önemli bir rol oynamıştı. Göçün kimi önemli aktörleri bu topraklarda
yaşıyorlardı. Bunların arasında, Hun önderliğindeki Gotlar (Cermen kavmi) ve Hunlar vardı. Avrasya
Bozkırının Karadeniz-Hazar Denizi kuzeyi bölümündeki göçler dönemi sona erdiğinde
Hunların yerini Türk lehçelerini konuşan başka boylar almıştı.
Göçlerin öyküsünde yer alan tüm aktörler Ukrayna'ya gelmiş,
bozkırları yönetmiş, bir süre kalmış, sonunda ayrılmışlarsa da göçen halkların yerlilerle
karışmasıyla ortaya çıkan bir küme olay yerinden ayrılmamıştı. Bunlar, dil ve
kültürel terimlerle tanımlanan, çeşitli politik oluşumlarda temsil edilen
kabilelerin bir topluluğu olan Slavlar idi. Slavlar ilk kez 6. yüzyılın başlarında, Gotların ve Hunların
zayıflattığı Bizans sınırlarında topluca ortaya çıkıp Balkanlar'a ilerlediğinde
dikkatleri üzerine çekmişti. Slavlar üzerine bilgi veren Gotik kökenli bir 6.
yüzyıl Bizans yazarı Jordanes'in yazdığı dönemde Slavlar orman
girintilerinden bozkırlara çıkmış ve Bizans için ciddi bir sorun yaratmaya
başlamıştı.
Bizans, Slavlar arasında eski Roma taktiği böl ve
yönet taktiği uyguluyordu. Yine de Slav baskınları sürüyordu. Slavların
bölgede bağımsız bir rol oynadığı dönem, Türkçe konuşan boyların bir topluluğu
olan Avarların saldırısı ile 7.
yüzyılın başlarında sona erdi. Avarlar, Hıristiyan Kiev keşişlerin yazdığı kroniklere
(Primary Chronicle olarak bilinir)
göre kötü anılar bırakmıştı. Zaten Hristiyan din adamlarının, Türkler üzerine
olumlu sözler söylemelerini beklemek boşunadır. Avarlar, yerlerini Bulgarlara
ve daha sonra bölgede göç çağını göreceli bir barışa kavuşturan Hazarlara
bırakmıştı. Hazarlar, Ukrayna’daki uyrukları arasında daha iyi anılar
bırakmıştı. Batılı yazarlar, genelde hazar Türklerine olumlu olarak bakarlar.
Bunda, Avrasya bozkırlarının güney geçitlerini Farsların kuzey geçitlerini de
Hazarların tutmasıyla Orta Asya halklarının batıya akışını engellemelerinde
yatar.
Kievli kronikler, Karpatlar Dağları’nın batısında 12 Slav
kabilesini sayar. Bunların yerleşim yerleri kuzeyde, günümüz St. Petersburg
yakınlarındaki Ladoga Gölü'ne; doğuda, üst Volga (İtil, İdil) ve Oka
ırmaklarına; güneyde, Dinyester ve orta Dinyeper bölgesinin alt kısımlarına
kadar uzanıyordu. Bu Slavlar bugünün Ukraynalılar, Ruslar ve Belarusluların
öncüleridir. Slavlar, göçebe istila
dalgalarını izleyen tarımcılardı, çünkü tarih
yapan göçebeler, genellikle hayvanlarının otlayabileceği bozkır
olmayan topraklarla ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Slav kolonizasyon dalgaları
yavaştı, çoğunlukla barışçıldı, sonuçları uzun ömürlü oldu. Adriyatik
kıyılarına ve Balkanlar üzerinden Mora’ya kadar yayılan Slavlar, Yunan
Yarımadasının demografisini değiştirirken burada Helenleşip günümüz Yunan
halkını oluşturdu.
Ukrayna'da göç dönemi, 8. yüzyılın sonundan 11. yüzyılın ikinci
yarısına kadar süren Viking Çağına yol açtı. Bunlar Batı Avrupa'da Kuzeyliler (Norman), Doğu Avrupa'da Varangyalılar olarak da bilinen Vikingler
idi. Bütün ülkeleri ya da bir bölümünü yağmaladılar, boyun eğdiler, yönettiler,
kimi devletleri dönüştürdüler, yeni devletler oluşturdular.
Ukrayna’nın Oluşturulması
Rus topraklarında Moğol egemenliği dönemi konumuz dışında
yer aldığından bu konuya kısaca değineceğim. Moğol yönetiminin baskıcı olduğu
görüşü, geleneksel Rus tarihyazımının ayırt edici özelliği olmuşsa da 20.
yüzyılda, Avrasya Rus tarihyazım okulunun
savunucuları, Moğol yönetimine yönelik bu olumsuz tutuma karşı çıktılar.
Galiçya ve Volhynian prenslerinin yönettiği Ukrayna'da Moğollar, Rusya'dakinden
daha az müdahaleci ve baskıcıydı. Buradaki varlıkları 14. yüzyılın ortalarında
etkin olarak sona ermişti. Bu fark, iki ülkenin yazgısı ve onları oluşturan
insanlar üzerinde derin bir etki yaratacaktı.
14. yüzyılın sonunda
Polonya Krallığı ve Litvanya Büyük Dukalığı ile bütünleşen Ukrayna toprakları
ile bu iki devletin politikaları ve aralarındaki ilişkiler
Ukrayna'nın politik, ekonomik ve kültürel yaşamını belirlemeye başladı. Bu dönemde, Ruslar
ve Ukraynalılar arasındaki dini ve kültürel farklılıklar, her iki halk
arasındaki politik bölünmeyi yavaş yavaş daha da belirginleştiriyordu.
‘Litvanyalıların
Büyük Dükü ve Rus Lordu’ olarak adlandıran Litvanya'nın büyük dükü Jogaila ile Polonya'nın kraliçesi Jadwiga
arasında 1385 yılında, bir evlilik anlaşması imzalanmıştı. Polonya tahtı
karşılığında kendisi ve krallığı için Katolik olmayı kabul etmiş ve Polonya
Krallığı ve Litvanya Büyük Dukalığı topraklarını birleştirmişti.
Batıda Polonya ve Litvanya Topluluğu,
kuzeyde İsveç bölgeleri ve güneydeki Osmanlı Türkleri, Rusya'nın daha çok
genişlemesini engelliyordu. Polonya toprakları bugün Belarus ve Ukrayna'nın
çoğunu içeriyordu. Ukrayna'daki çoğu toprak sahibi Polonya Katolikleri,
Ukraynalı köylülerin çoğu Ruslar gibi Ortodoks Hıristiyanlar idi. Köylü
isyanlarının 1640'ların sonlarında sarstığı Ukrayna 1654'te Rus egemenliğini
kabul etti. Güneyde birçok halk Rusya'ya ve Polonya-Litvanya'ya katılmaya
direndi. Bunlar arasında Güney Rusya ve Ukrayna'nın bozkırlarında yaşayan
savaşçı Türkler, Kırım Tatarları, Kazaklar da vardı.
Ukrayna bozkırları 15.-16. yüzyıllar boyunca büyük bir
politik, ekonomik ve kültürel dönüşüm geçirdi. Kiev Rus’tan bu yana ilk kez,
sınır yerleşim hattı doğuya ve güneye doğru ilerlemeye başladı. Dilbilimsel
araştırmalar, iki ana Ukrayna lehçesinin, kuzeyden ve batıdan birleşmeye
başladığını, doğuya ve güneye kayarak üçüncü bir bozkır lehçeleri kümesi
oluşturmaya başladığını gösterir. Bu lehçelerin karışımı, nüfusun büyük ölçüde
hareketini yansıtıyordu. Bu köklü değişim bozkırın kendisinden kaynaklanıyordu.
Kıpçak Hanlığı olarak da bilinen Altın
Orda'da 14. yüzyılın ortalarında başlayan mücadele, 15. yüzyılın ortalarında
dağılmasına yol açmış, Kırım, Kazan ve Astrakhan hanlıkları ortaya çıkmıştı.
Kırım, 1449’da Cengiz Han'ın soyundan Hacı Devlet Giray'ın önderliğinde
bağımsız oldu; Giray hanedanı 1478'de
Osmanlı İmparatorluğu'nun bir vasal devleti durumuna geldi. Güvenlik
kaygıları ve ticari çıkarlar Osmanlıları bölgeye çekmişti. Özellikle kölelerle
ilgileniyorlardı.
Galiçya'dan
Don'a ve Pripet Bataklıklarından Karadeniz'e uzanan Ukrayna toprakları, 17. yüzyılda Rusya,
Polonya ve Kırım Tatar devleti arasında seyrek nüfuslu bir insansız
topraklardı. Dinyeper Irmağı
(sağ Ukrayna kıyısı, bir
ırmağın sağı ya da solu demek ırmağın aktığı yöne göredir) batısındaki alan Polonya'nın bir
parçasıydı. Bir tür düzenin olduğu yerlerde, toprak sahipleri Polonyalılar,
köylüler çoğunlukla Ortodoks idi ve Küçük
Rus lehçeleri olarak kabul edilen dilleri konuşuyorlardı. Köylülerin yanı
sıra sınırda bir Kazak askeri birliği,
Polonya'yı, sözde Tatar baskınlarından koruyordu. Kazaklar arasında Polonyalı
ev sahiplerinden kaçan birçok kaçak serf de vardı. Dinyeper tepelerinin
çevresindeki alanda, başka hiçbir yasayı tanımayan ve Polonya, Moskof ve Kırım
arasında savaş ve diplomatik manevralar yürüten kendi toplumsal ve politik
örgütü olan bir Kazak topluluğu (Zaporozhian
Sich) (Not 3) tarafından önemli bir askeri güç kurulmuştu.
O anda
sınır bölgesi (Ukrayna) halkı Rusya'da Küçük Ruslar olarak biliniyordu, Rus
yetkililer ve tarihçiler bunların ayrı bir ulus olduklarını kabul etmeyeceklerdi.
Öte yandan, 20. yüzyılda Ukraynalı ulusalcı tarihçiler, ayrı bir Ukrayna ülkesi
olmanın yanında ilk Rus devleti olan Kiev Rus'un da gerçek ardılı olduğu
konusunda direttiler. Moskofların, Rus adını gasp eden Fin, Slav ve Tatarların
ırksal bir karışımı olduğunu ileri sürüyorlardı.
Ukrayna
halkı 17. yüzyılda çoğunlukla Ruslarla aynı kilisedendi. Kendilerini Rus ve russkii olarak
adlandırıyorlar olsalar da toplumsal kurumları farklıydı. Yasal ve kültürel
gelenekleri Batılıydı, Polonya etkisi baskındı. 19. yüzyıla kadar tek bir edebi
Ukrayna dili ortaya çıkmaya başladı. Bakış açıları da Rus halkından farklıydı.
Ortaklaşacı gelenekleri olan uysal köleler değil, öncüler, soyguncular,
bireycilerdi. Kısacası, ayrı bir ulus için tüm koşullar vardı: Yalnızca bir
ulus olma bilinci henüz gelişmemişti.
Rusya 18. yüzyılda iki denize genişlemiş, Baltık kıyı
limanlarına ve Karadeniz'in kuzey kıyılarına ulaşmıştı. Ancak, Rus
imparatorluğu yine de halkı Ukrayna lehçesini konuşan tüm toprakları kapsamıyordu. En önemli istisna, Polonya’nın 18. yüzyılda üç ülke arasında bölünmesi sırasında Avusturya'ya giden Doğu Galiçya idi. Buradaki insanların önemli bir bölümü Uniate Kilisesi'ne (Not 4) aitti. Bu
kilise Belarusya ve Ukrayna sınır bölgelerinde 16. yüzyılın sonunda
Romanlaştırma ve Polonyalılaştırşma aracı olarak kurulmuştu. Ancak kurucularının ilk niyetlerinin tersine, bu Kilise
Polonyalıların değil, Ukrayna'nın Polonya karşıtı duygularının merkezi durumuna
gelmişti. Doğu Galiçya, modern Ukrayna ulusalcılığının doğduğu yeri oldu.
Kiev Rus
Burada kısaca
Ukrayna’nın başlangıcı olan Kiev Rus’a Prensliğine de değinmek istiyorum. Kiev
Rus Prensliği, günümüz Ukrayna ve Rusya'sından önce gelen ve 10. ve 13.
yüzyıllar arasında gelişen bir devlettir.
Vikingler
(Varangarian) Dinyeper, Don ve Volga'nın iç
ırmaklarına girince yerli Slavları ezip, Kırım pazarlarında köle olarak satarak, Hazar ve Karadeniz
kadar ulaşmışlardı. Irmak kıyıları ticaret yerleşimleri kurulduktan (840) sonra
Slavların çağrısı üzerine İsveç
savaş ağası Rurik 860'larda Novgorod ve Kiev'de koloniler kurmuştu. İzleyicisi
Oleg, Kiev Rus'un devletini kurdu. Doğu Slavlarını birleştirerek, Kiev Rus prensleri, Baltık'tan
Karadeniz'e uzanan politik, ticari ve kültürel önemi olan bir krallık yarattı. Kiev Rus devletinin kuruluşunun bu
geleneksel versiyonuna, ulusal fikirli Rus tarihçileri (hem Sovyetler Birliğinin
kuruluşundan öncesi hem de bu yana) şiddetle karşı çıkmıştır. Kuzeylilerin
erken Kiev Rus devletinde bir rol
oynadığı, kimi üst sınıf ailelerin İskandinav kökenli olduğundan kuşku
duyulamaz.
10. yüzyıla gelindiğinde, Viking egemenlik alanı, Müslüman
Orta Asya ve Bizans'ı Kiev Rus yoluyla, Atlantik'teki kuzey İspanya, İrlanda ve
İzlanda ile birbirine bağlayan devasa bir ticaret kompleksine dönüşmüştü.
Göçebeler, Kuzeyliler, Batı Slavları, Bizanslar ve diğer
birçok halk, Rusya'nın tüm tarihinde olduğu gibi Kiev Rus tarihinde de rol
oynadı. Kuzeyliler hiçbir zaman Doğu Avrupa’daki durumun tam anlamıyla efendisi
olmadılar. Onların hareket özgürlüklerini, yerli halkın hareket özgürlüğünden
çok dış etmenler kısıtlamıştı. Benzer biçimde, göçebeleri de ya
çevrelerindekiler dağıttı ya da onlara karıştılar. Ancak hem göçebeler hem de
Kuzeyliler, Doğu Avrupa nüfusunun çeşitli kümelerinin iç gelişmelerini
hızlandırdı ya da yavaşlattı.
Viking
Rurik soyundan geldiği ileri sürülen Kiev Rus Kralı Vladimir (980-1015),
Baltık'tan Karadeniz'e uzanan Slav halklarının egemeniydi. Pagan bir Viking
savaşçısı olan Prens Vladimir bir söylentiye göre,
bütün dinlerin farklı erdemlerinin huzurunda tartışılmasını istemişti. Sonunda
Hıristiyan kiliselerini incelemesi için kurulan bir heyet çeşitli yerlere
gönderildi. İşte bu sözler tercihin
belirlenmesini sağladı. Vladimir 986-8 yıllarında kendisi ve halkı için
Ortodoks Hıristiyanlığı seçti. Rusya tarihi için bir dönüm noktası olan bu
tercihin doğruluğunu Ortodoks din adamları onaylar.
Krallık, sınırları güvence altına alan, manastırları destekleyen ve
kiliseler inşa eden ve yasaları Ruska Pravda veya Rus Adaletinde kodlayan Bilge
Yaroslav (1036-54)'ın saltanatı sırasında kapsam ve kültürel etkinlik açısından
doruğuna ulaştı. Ailesini Fransa,
Almanya, İskandinavya ve Macaristan'ın hükümdar sarayları ile bağlayan Avrupa
çapında bir evlilik bağlaşmaları ağı kurdu.
Kiev devleti, doğuda bozkır
boyunca Asya halklarının sürekli istilaları nedeniyle zayıfladı. Ayrıca, büyük
düklük ailesi üyeleri arasındaki kavgalarla ve Beylik’e geçişin karmaşık
ardıllık sistemi ile daha da tehlikeli duruma getirildi. Bu iç mücadelelerin
bir sonucu olarak, güç merkezi Kiev'den kuzey doğuya taşındı (Vladimir ve
Suzdal). Bu alanda Slavlar, Slav dilini ve Hıristiyanlığı benimseyen Fin
kabileleriyle karıştı.
Sonuç
T. Marshall, Prisoners of Geography adlı kitabında şöyle der: “Doğal çevre (landscape) önderlerini
hapseder, onlara daha az seçenek ve manevra alanı sağlar. Ukrayna'da dağlar
oluşmuş olsaydı, o zaman Kuzey Avrupa Ovası olan geniş düzlükler, Rusya'ya
tekrar tekrar saldırmak için bu kadar cesaret verici bir bölge olmazdı.”
Büyük Kuzey Savaşları döneminde İsveç Kralı Charles XII
(Demirbaş Şarl) Çar Petro'nun imparatorluğunu küçük prensliklere bölmek amacıyla Ukrayna topraklarına girmiş, 27
Haziran 1709'da Poltava'da iki kat daha büyük bir Rus ordusu ile karşılaşmıştı.
Charles XII’nin Büyük Petro karşısında savaşı kaybetmesiyle İsveç Krallığı
gücünü yitirmiş, Avrupalı güçler arasında konumu gerilemişti. Tıpkı, 113 yıl
sonra Napolyon’unun 600.000 kişilik Grand Armie ile yola çıkıp bunların
yalnızca 50.000 kadarının Fransa’ya dönmesi ile Avrupada’ki Fransız üstünlüğünü
1812’de sona ermesi gibi. Charles XII’nin ordusu gibi Büyük Ordu da Ukrayna
topraklarında erimişti. Charles XII, Türk topraklarına kaçtığı gibi Napolyon da
ordusunun kalıntılarını bırakıp Paris’e kaçacaktı. Yine tıpkı İkinci Dünya
Savaşı sırasında bu sefer ders alması gereken bir başka Avrupalı Hitler
olacaktı. Onun orduları da Ukrayna topraklarında erimiş hem canından olmuş hem
de ülkesi yıkıma uğramıştı. Şimdi ders alma sırası Putin’e gelmiş olabilir.
Notlar
Not 1: Hint-Avrupa ailesinin bir doğu kolu olan Slavlar üç ana bölüme ayrılır: Batı
Slavları (günümüz Polonyalılar, Çekler, Slovaklar, Moravyalılar); Güney
Slavları (Bulgarlar, Sırplar, Hırvatlar, Slovenler); Doğu Slavları
(daha sonra Büyük Ruslar, Küçük Ruslar=Ukraynalılar, Beyaz Ruslar alt kümelere ayrılan Ruslar). (EWH)
Not
2: Cucuteni-Tripoli kültürü, diğer bilinen adıyla Tripoli
kültürü, Doğu Avrupa’da Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağı’nı (MÖ 5500-2570)
kapsayan arkeolojik kültür alanı.
Not3: Zaporozhian
Sich (Aşağı Zaporizhian Ev Sahibinin Özgür Toprakları), 16. ila 18.
yüzyıllarda, Ukrayna'daki aşağı Dinyeper Irmağı'nı kapsayan, yarı özerk bir
devlet ve Kazakların proto-devletiydi. Farklı dönemlerde bölge,
Polonya-Litvanya Topluluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Rusya Çarlığı ve Rus
İmparatorluğu'nun egemenliği altına girdi. 1775'te, Büyük Katerina Sich'i
dağıttı. Topraklarını Rusya'nın Novorossiya eyaletine ekledi.
Not 4: Uniate
Kilisesi, Katolik ve Ortodoks
Kiliselerinin yeniden bir araya geleceği 1439 Floransa Birliği ilkelerine dayanıyordu.
Ancak Birlik, Rus Ortodoks Kilisesi tarafından reddedildi. 1596 Brest Birliği
tarafından kurulan Uniate Kilisesi, papanın otoritesini tanıdı, ancak Roma
Kilisesi'nden çeşitli açılardan farklıydı, Alt rahipliği evlendi ve hizmetleri
Slav'da yapıldı.
Kaynakça
1.
Barry
W. Cunliffe, The Scythians_ Nomad
Warriors of the Steppe-Oxford University Press (2019)
2.
Blanning Tim, The
Pursuit of Glory
Europe 1648-1815, Viking, 2007
3.
Imre Boba, Nomads, Nortmen and Slavs: Eastern Europe in
the Ninth Century, Mouton & Co. N.V., Publishers, The Hague, 1967.
EPUB, Erişim 12 Mayıs 2020
4.
Lewis, Archibald R., Nomads and Crusaders-A.D.-1000- 1368, Indiana University Press, Bloomington and Indianapolis, 1988
5.
Lindemann,
Albert S., A History of Modern Europe- From 1815 to the Present, John
Wiley & Sons, 2013
6.
Marshall,
Tim, Prisoners of Geography: Ten
maps that tell you everything you need to know about global politics, Foreword by Sir John Scarlett,
Elliott and Thompson Limited, 2015
7.
Merriman, John M., A history of
Modern Europe: From the Renaissance to the Present, W. W. Norton &
Company, New York, 2010
8.
Plokhy, Serhii, The Gates of Europe-A History of Ukraine,
EPUB, Basic Books (2015)
9.
Roberts, J. M.,
Avrupa Tarihi, (Özgün adı: The Penguin History of Europe, 1996,) İnkılap
Kitabevi, İstanbul, 2015;
10. Sarolta Takács ve Eric Cline, The Ancient World: Civilizations of
Europe, Volume 2, Sharpe Reference, 2007,
11. Seton-Watson, Hugh, The Russian Empire 1801-1917, Oxford University
Press 1967, First issued as paperback 1988
12. Simon Jenkins, A
Short History of Europe: From Pericles to Putin, Public Affairs, 2019
13.
Tanilli, Server, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası İnsanlık
Tarihine Giriş: III. XVI ve XVII. Yüzyıllar, Cem Yayınevi, 4. Basım,
İstanbul, 1995
14.
Vernadsky, George, Rusya tarihi, Çev: Doğukan Mızrak ve
Egemen Ç. Mızrak, Selenge Yayınları, İstanbul, 2009.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder