İnsanlığın Muhteşem Projesi “Uygarlığın” Yapı Ustaları – İkinci Kısım
03
Ağustos 2012, Bodrum
Osman KARADAĞ[1]
Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Dönemleri
Ülkemizin
sınırları içinde tarih öncesinden başlayarak bilim ve felsefede çok büyük
insanlar yetişmiş. Bunların ırksal
kimlikleri ile dini inançlarının incelediğimiz konu açısından önemli olmadığını
değerlendiriyorum. O büyük insanların sonraki kuşaklara bıraktıkları bilimsel
miras çok daha önemlidir. Onlarla aynı toprakları paylaşıyor olmam bana gurur
veriyor. Maddi varlığım açısından onlar benim “toprakdaşlarım”dır.
Başta
bilimlerin anası olan matematik ile astronomi ve tıbbın şekillendiği kadim
Sümer ve Babil uygarlıkları ile sınırlı da olsa benzerliklerimiz var. Fırat ve
Dicle nehirleri binlerce yıldır Anadolu topraklarından akıttığı topraklarla o
bölgeye yaşam vermiştir. Dolayısı ile onlarla da toprakdaşlığımız var.
Şimdi,
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini incelemeden önce, geçmişe kısa bir gezinti
yapalım:
Sümerlerin
Katkısı
Fırat
ve Dicle nehirleri arasında yer alan bölgeye Batılar “Mezopotamya” adını
vermişler. Bu bölgede ilk bilinen uygarlık Sümer[2]
Uygarlığı olup tarihi M.Ö. 4500 yıllarına kadar gitmektedir. Bu uygarlık ayrıca
dünyaca bilinen ilk uygarlıktır. Çeşitli hanedanlıklar halinde sürdürülen Sümer
hakimiyeti Akad, Suriye ve Babil hakimiyeti ile devam etmiştir. Batılılar tüm
bölge için “Sümer” yerine daha çok, bir şehir olan, “Babil”[3]
adını kullanmayı tercih etmektedirler. Konumuz tarih olmadığından bu kısa
girişten sonra benim “Sümer”, batılıların “Babil” dediği katkılara bakabiliriz.
Sümerler M.Ö. 3500 civarında çivi yazısını
keşfetmiştir.
Sümer Matematiği
Sümerler M.Ö. 4000 yıllarında karmaşık bir ölçüm
sistemini geliştirmeyi başarmışlardır. Bu sistemden daha sonra aritmetik,
geometri ve cebir doğmuştur. M.Ö. 2600 yıllarından başlayarak Sümerler çarpım
tabloları, geometrik şekiller ve bölüm işlemleri ile ilgilenmektedirler. İlk
abaküs M.Ö. 2700 – 2300 arasında ortaya çıkmış, yine aynı dönemde altmışlı
numara sistemi oluşturulmuştur. İlk defa bir üçgenin alanı ve küpün hacmi
Sümerler tarafından hesaplanmıştır.
Sümer Teknolojisi
Sümerler tarafından gerçekleştirilen bazı teknolojik
gelişmeler: teker, çivi yazısı, aritmetik, geometri, sulama sistemi, ay-gün
takvimi, bronz, deri, testere, tornavida, çekiç, payanda, çivi, boru, bıçak,
halka, balta, ok başları, kılıç, yapıştırıcı, çanta, zırh, savaş arabası, bot,
biradır.
Fenike Alfabesi
Fenike
alfabesi M.Ö. 1050 yıllarından sessiz harflerden oluşturulmuştur. Daha sonra bu
alfabe Fenikeli tüccarlar tarafından Akdeniz dünyasına taşınmıştır. Fenike
alfabesinin Eski Yunan tarafından alınarak sesli harflerin eklenmesi suretiyle geliştirilmesi
M.Ö. sekizinci yüzyılda gerçekleştirilmiştir. Tarihçi Herodot’a göre Fenike
Alfabesi Eski Yunan’a Thebes şehri üzerinden geçmiştir.
İyonyalıların
Katkısı
Bugünkü Ege Bölgesinde
M.Ö. 1000 yıllarında kurulduğu tahmin edilen 12 İyon şehri birer şehir devleti
niteliğindedir. Bu bağımsız şehirler kuzeyden güneye doğru sırasıyla; Phokai
(Foça), Klazomenai (İzmir-Güladası), Erythrai (Çeşme), Teos (İzmir-Sığacık),
Kolophon (İzmir-Değirmendere), Lebedos (Seferihisar Kısık Köyü), Ephesos
(Efes), Priene (Söke ilçesinde), Myos (Afşartepe) ve Miletos (Milet) ile
birlikte Khios (Sakız) ve Samos (Sisam) ada kentleri idi. Bu şehirlerden Efes
ve Milet devrin bir kültür ve uygarlık merkezi olmuştur.
M.Ö. 7. 8. ve 6.
yüzyıllarda İyon kentleri tüm Akdeniz havzası üzerinde güçlü bir ticari
egemenlik kurdular; bilim, sanat ve felsefe alanında, daha sonra gelişen Yunan
ve Roma uygarlıklarının temelini attılar.
İyonya MÖ. 546 yılında
Ahameniş (Pers) İmparatorluğu (MÖ 550 - MÖ 330)[4]
egemenliğine girdi. M.Ö. 502-496 yıllarındaki İyonya İsyanı'nın yenilgisinden
sonra yıkıma uğrayarak önemini ve gücünü kaybetti. M.Ö. 133'ten sonra Efes ve
Milet, Roma İmparatorluğu’nun “Asia” eyaletinin önemli kentleri olarak yeniden
kalkındılarsa da, M.Ö. 6. yüzyıldaki kültürel ve siyasi önemlerine tekrar
kavuşamadılar.
Eski Farsça
"İonan" adı, Perslerin bu bölgeye verdiği isimdi. Farsça ve Arapçadan
Türkçeye Yunan biçiminde geçen bu ad, daha sonra Helen ulusunun tümü için İslam
kültürel çerçevesinde kullanılmıştır.
İyon
Liginin hakim olduğu dönemde bu bölgede yetişen önemli bilim insanları Miletli Tales
(M.Ö. 625 – 545), Miletli Anaksimander (M.Ö. 610 - 545), Miletli Anaksimenes
(M.Ö. 585 - 525), İzmirli Ksenofanes (M.Ö. 570 -480), Miletli Hekateus (M.Ö.
550 - 476) ve İzmirli Hermonimitus (M.Ö. 6.yy). Bunlardan Hekateus tarih ve
coğrafyacıdır. Tales ise o çağların “yedi
bilge”[5]sinden
biridir. “Kendini Bil” sözü ona aittir. Ayrıca düşünür ve matematikçi Bertrand
Russell Batı Felsefesi Tarihi adlı yapıtında felsefenin Tales ile başladığını
ileri sürer. Diğerleri ise düşünürlerdir. Bu tablodan görüleceği üzere 75 yıl
içinde bu bölgeden yedi önemli kişi yetişmiştir. Bu da ortalama 10 yıl/ bilim
insanı, diğer bir deyişle her on yılda bir bilim insanı demektir. İyonyanın en
parlak olduğu dönem bu dönemdir. Felsefe ve bilim burada iyice yeşermiş ve
Batıya yayılmıştır.
Pers Dönemi
Pers
İmparatorluğunun Anadolu’da hakim olduğu ve yaklaşık 270 yıl süren sonraki dönemde
İyonya ve Anadolu’nun diğer yerlerinde yetişen önemli insanların sayısı
31’dir. Ortalama 9 yıl/bilim insanı.
Bu
dönemde bilim insanlarının en önemlileri doğum sırasına göre her şeyin bir
değişim içinde olduğunu söyleyen Efesli Herakles, ruh kavramını sorgulayan İzmirli
Anaksogoras (Atinaya felsefeyi götüren düşünür), ilk kent mimarı Miletli
Hippodamus, ilk tarih yazarı olarak bilinen Bodrumlu Herodot, ilk maddeci
düşünür Miletli Demokritos, dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü söyleyen Krd.
Ereğlili Herakleides, ilk anatomist olarak kabul edilen İstanbul Kadıköylü Herophilos olarak sayılabilir.
Helenizm Dönemi
Helenizm’in
hakim olduğu ve yaklaşık 200 yıl süren sonraki dönemde İyonya ve Anadolu’nun
diğer yerlerinde yetişen önemli insanların sayısı 21’dir. Ortalama 9,5 yıl /
bilim insanı. Bu dönemin en önemlileri de şöyle sıralanabilir: Trigonometrinin
kurucusu olarak kabul edilen ve yeryüzündeki her noktanın yerini enlem-boylam
dereceleriyle belirtme yöntemini ilk uygulan büyük astronom İznikli Hipparkos, Güneş merkezli sistemi Kopernik’ten 1600
yıl önce ortaya koyan ve gel-git (med-cezir) olayının Ay'dan kaynaklandığı
söyleyen Silifkeli Seleukos.
Roman Dönemi
Roman’ın
hakim olduğu ve yaklaşık 300 yıl süren sonraki dönemde İyonya ve Anadolu’nun
diğer yerlerinde yetişen önemli insanların sayısı 28’dir. Ortalama 10,7 yıl/
bilim insanı. Bu dönemin en ünlüleri doğum sırasına göre eski çağ hakkındaki
coğrafya kitabı yazarı Amasyalı büyük coğrafya bilgini Satrabon, Yeni
Psagorculuğun önemli temsilcilerinden Kapadokyalı Bilge Apollonus, 1500 yıl
süreyle kullanılan botanik kitabı yazarı Anazarvalı Pedanius ve Hipokrat’tan
sonraki ikinci büyük hekim Bergamalı Galen.
Bizans Dönemi
Daha
sonra 900 yıl egemen olan Bizans döneminde yetişen bilim insanı sayısı sadece
18’dir. Bu dönemde Bizansın hakim olmadığı Anadolu topraklarında yetişen bilim
insanı sayısı ise 5’dir. Ortalama 50 yıl / bilim insanı. Diğer bir deyişle yüz
yılda ancak iki bilim insanı. Bu dönemin en önemli bilim insanları büyük Harranlı
Sabit b. Kurra ve yine bir Harranlı Astronom Battani’dir.
Sabit b. Kurra’nın başta
Matematik, Astronomi, Tıp ve Felsefe olmak üzere, hemen hemen her bilim dalında
160’ın üzerinde eseri vardır. Kendi eserleri yanında eski Helenistik kültürün
ürünlerini tercüme yoluyla İslam kültürüne kazandırmakla, kuşaklar ve uygarlıklar
arasında bir iletici köprü işlevi görmüştür.
Osmanlı Dönemi
623
yılı süren Osmanlı döneminde doğan bilim insanlarının sayısı 241. 1900 yılından
önce doğanların sayısı ise 147’dir. Bunlar Osmanlı’nın hüküm sürdüğü
topraklardaki bütün ulusları kapsayan rakamlardır.
1900
yılından sonra şu anki sınırlarımız içinde (ya da başka ülkelerde Türk
vatandaşı olarak) doğanların sayısı 279’dur. Bu şu demek oluyor, Cumhuriyet
dönemindeki 94 bilim insanımız Osmanlı döneminde doğmuş ve Cumhuriyet
kurulduğunda 1 ila 22 yaş arasında bulunuyordu.
Cumhuriyetin
kurulması sonrasında doğanların sayısı ise 190’dır. Şimdi 1923 yılından yedi
yıl geriye gidersek, eğitimini Cumhuriyet döneminde almış olanların sayısını
buluruz. Bu rakam da 213’dür. 1900 yılından sonra doğanların Osmanlı dönemine
herhangi bir bilimsel katkısı olamayacağına göre Osmanlıya katkıda bulunmuş
bilim insanlarının sayısı sadece 148’dir.
Bu
rakamlara daha yakından bakacak olursak, ulaşacağımız sonuçlar özetle aşağıdaki
gibidir:
Osmanlı hariç T.C. Öncesi
|
Osmanlı
|
Osmanlı-T.C.
|
T.C.
|
Yurtdışı
|
|
Bilim İnsanı[6]
|
42
|
25
|
23
|
141
|
7
|
Matematik
|
23
|
6
|
1
|
28
|
4
|
Felsefe
|
72
|
10
|
9
|
21
|
1
|
Coğrafya ve Kartografi
|
8
|
3
|
2
|
6
|
1
|
Tıp[7]
|
95
|
16
|
10
|
49
|
5
|
Sosyoloji
|
3
|
2
|
15
|
||
Tarih
|
25
|
51
|
20
|
47
|
2
|
Toplam
|
265
|
114
|
67
|
307
|
20
|
Kadınlar[8]
|
30
|
2
|
Not:
Bazı bilim insanlarının birden çok dalı olabilmektedir. Örneğin genelde
astronomi alanındakiler ayni zamanda matematikçi, felsefe alanındakiler ise
ayni zamanda matematik, tıp, tarih ve sosyoloji alanında da eserler verdiğinden
burada verilen rakamların toplam rakamlardan farklı olabilmektedir.
Böylece
Osmanlı döneminde 7,4 Yıl / Bilim İnsanı sayısı T.C. döneminde Ortalama 0,4 Yıl
/ Bilim İnsanı sayısına yükselmiştir. Diğer bir ifade ile her yüz yılda
yetiştirilen bilim insanı sayısı Osmanlı döneminde sadece 13,48 olurken, Türkiye
Cumhuriyeti döneminde bu rakam 239’a yükselmiştir.
Osmanlılarda
51 tarihçi toplam tarihçilerin (100x51/718 = %7) %7’sini teşkil etmektedir.
Oysa aynı oran tıp alanında sadece %3,6’dır. Durum matematikte çok daha
kötüdür: Sadece %1,1. Belirlemiş olduğum önemli matematikçilerin sayısı toplam
533, Osmanlı matematikçilerinin sayısı ise sadece altıdır. Bu rakamlardan ortaya
çıkan sonuç şu: Osmanlıda bilimin olduğunu (ilim değil) iddia edenlerin bilim tanımlarını gözden geçirmeleri
gerekecektir.
Dikkat
çekici olan bir diğer husus da kadın bilim insanları sayısındaki durumdur. Ben
Osmanlıda kadın bilim insanı belirleyemedim. Belirlediğim 32 kadın bilim insanımızdan
sadece dördü ilk eğitimini Osmanlı döneminde almaya başlamıştır. Diğer bir
deyişle “Osmanlıda Kadının Adı Yok”. Bir diğer dikkat çekici husus da şu: Bu 32
kadın bilim insanımızın doğumları 1950 öncesi olanların sayısı 26 iken 1950
yılı sonrası doğanların sayısı sadece 6’dır. Bu sonuçta 1950 yılı sonrası
hükümetlerinin eğitim politikalarının ne kadar etkili olduğu ayrı bir araştırma
konusu olsa gerek.
Benim
belirlediğim sayılara elbette itirazı olabilecekler olacaktır. Aldığım
ölçütleri sorgulayabilecekler olacaktır. İtirazı olabileceklere listemi
gönderebilir, katkılarını çalışmama ekleyebilirim.
[1] Endüstri Y. Mühendisi
Osman Karadağ (okaradag52@gmail.cm),
30 yılı aşkın süreyle Kamu ve Özel sektörde yöneticilik görevlerinde
bulunduktan sonra birikimlerini eğitici ve danışman olarak toplumumuzla
paylaşmaktadır. Stratejik planlama, yapılabilirlik çalışması ve proje yönetimi
alanlarında çalışan Karadağ, Türkiye’nin ilk profesyonel proje yöneticilerinden biridir.
[2] “Sümer”ler kendilerine
“kara kafalı insanlar” anlamına gelen “ug sag gig ga”, Akadlar “Sumeru”,
Mısırlılar Sngr ve Hititler Sanhar, Batılılar da Shumer derler.
[3] “Babil” kelimesi Akadça
“babili” kelimesinin Eski Yunancada kullanılan şeklidir.
[4] MÖ 550'de Persler Büyük Kiros (II. Kiros)
önderliğinde birleşerek kuzeydeki Medleri yıkmış ve bir devlet haline
gelmişlerdir. Tüm Anadolu'yu hakimiyeti altında
birleştirmiştir. Anadolu'yu ele geçirdikten sonra Babil'e saldırmış ve orayı da
fethedip kendini Babil kralı ilan etmiştir.
[5] Yedi Akıllı Adam da
denilen yedi bilgenin diğerleri şunlardır: Rodoslu Clebulus (M.Ö. 600 yılları),
Atinalı Solon (M.Ö. 638 – 558), Spartalı Chilon (M.Ö. 6.yy), Prieneli (Söke
İlçesinde) Bias (M.Ö. 6.yy), Lesboslu Pittacus (M.Ö. 640 – 568) ve Korintli
Periander (M.Ö. 6.yy)
[6] Antropoloji, Arkeoloji,
Astronomi, Astrofizik, Fizik, Kimya, Jeoloji, Biyokimya, Biyoloji, Botanik,
Doğabilimi, Etnoloji, Dilbilimi, İktisat
[7] Psikoloji, Psikiyatri
dahil
[8] Kadın bilim insanlarının
sayısı: 1902-1923 arası doğanlar 10; 1923-1950 arası doğanlar 16; 1950 sonrası
doğanlar ise sadece 6’dır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder