18 Temmuz 2025 Cuma

Kuralsızlığın Kural Olduğu Zamanlar

 Kuralsızlığın Kural Olduğu Zamanlar

7 Haziran 2025 – okaradag.blogspot.com

“Onurlu savaş, düşmanına karşı bile saygı gerektirir.” — Thukydides (MÖ 5. yüzyıl)

Tarihte –yazılı tarihten söz ediyorum– kayda geçen ilk büyük savaşlardan bu yana, insanlık yalnızca savaşmamış; savaşırken nasıl savaşılacağını da belirlemeye çalışmış.

Yani dövüşün bile bir onuru, bir sınırı, bir kuralı olmuş.

Silahsız olana saldırılmaz, elçi öldürülmez, teslim olana dokunulmaz gibi…

Binlerce yıl öncesinin savaşçıları bile, bir ölçüde etik davranmanın bir zorunluluk olduğuna inanmış.

Ama şimdi bakıyorum da,

Modern zamanların “politik savaşları” bu ilkeyi tümüyle unutmuş.

Kuralsızlık, neredeyse yeni kural haline gelmiş.

Birbirine düşman gibi davranan siyasi aktörler, hakikati değil algıyı önemsiyor.

İddialar belgelerle değil, bağırarak kanıtlanıyor.

İtibar suikastı sıradan bir araç haline gelmiş, yalanın dolaşım hızı doğrunun düşünme süresinden daha yüksek.

Politik rekabet, ahlaki sınırları çoktan aştı.

İnsanların karakterleriyle oynanıyor, özel yaşamlar propaganda silahına dönüştürülüyor.

Kazanmak için her yol mubah görülüyor.

Bu, artık bir fikir mücadelesi değil; bu, yalnızca güç için yapılan, ilkesiz bir bilek güreşi.

Tarihten Bir Not:

Ortaçağ Avrupa’sında şövalyeler arasında bile savaşın etik kodları vardı.

"Şövalye-Chivalry" denilen bu kurallar, düşmana saygı göstermeyi, sivilleri korumayı, teslim olanı affetmeyi emrederdi.

Bugün ise politik önderler, yalnızca rakiplerini değil; onlara oy veren halkı bile hedef alabiliyor.

Bir zamanların orduları, bugünün sosyal medya lejyonlarına dönüştü.

"Savaşın bile bir kuralı vardı; politikanın hiçbir sınırı kalmadıysa, tehlike artık dışarıda değil, içeridedir."

Politikada Vicdan Susturulduğunda

Kuralsızlık kural haline geldiyse, etik ilkeler "zayıfların lüksü" gibi görülüyorsa, ve artık vicdan, siyasetin sözlüğünde yer almıyorsa... orada yalnızca ahlaki çöküş değil, toplumsal bir travma büyür.

Çünkü politika yalnızca bir güç oyunu değildir.

Politika aynı zamanda topluma örnek olma sorumluluğudur.

Ve o örnek, yalnızca konuşmalarla değil, tutumla, yöntemle, dille kurulur.

Bugün “rakip” kavramı yerini “düşman”a bıraktıysa, eleştiri artık “hainlik” olarak yaftalanıyorsa, ortak akıl değil, ortak korku inşa ediliyorsa — orada artık politika değil, sindirme vardır.

Peki ne yapılmalı?

Toplum olarak hatırlamamız gereken şudur:

Kuralsızlığa alışmak, kuralsızlığı meşrulaştırmaktır.

Her yalanı sineye çekmek, bir sonraki yalanın davetiyesidir.

Her susuş, susturulan bir başkasının yolunu açar.

Bu yüzden…

İster sıradan bir yurttaş ol, ister söz sahibi biri…

Dürüst kalmak, kolay yoldan sapmamak, vicdanı rehber edinmek artık bir kişisel direniş biçimidir.

Çünkü politika bozulduğunda, yalnızca sistem çökmez.

Aynı zamanda güven, umut ve toplumsal bağ da çürür.

Son Söz:

"Ahlakı terk eden bir politika, sonunda halkı da terk eder."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder