Gösterişli
Büyümenin Faturası
Osman
KARADAĞ[1]
03 Mart 2012, Bodrum
Ülkemizin büyüme
rakamlarını herkes kendine göre yorumluyor. Kimine göre görülmedik bir şekilde
büyüyoruz, kimine göre sanal büyüyoruz, kimine göre ise hormonlu büyüyoruz.
Hangisi doğru?
İddiaların bakılan
pencereye göre haklılık payı var elbette. Evet, büyüyoruz, ancak ne pahasına!
Olabildiğince tarafsız bir şekilde resmi rakamlara bakarak konuyu incelersek
karşılaşacağımız manzara aşağıda özetlenmiştir. Türkiye’nin satınalma gücü
paritesine[2]
göre GSYİH’sının 1980 yılından itibaren ABD doları cinsinden seyri aşağıda
Grafik1’de görülmektedir.
Grafik
1: Yıllar İtibarı ile GSYİH. Kaynak:
http://www.economywatch.com/
Sadece bu grafiğe bakarsak 1984
yılından itibaren bir artışın olduğu, bu artışın 2001 yılından itibaren
hızlandığı aşikar bir şekilde görülmektedir. Bu elbette sevinilecek bir
durumdur.
Yıllık büyüme oranlarını
dünya ortalaması ile karşılaştırdığımızda daha sağlıklı bir değerlendirme
yapabiliyoruz. Ülkemizin 1980 ile 2011 yılları arasındaki büyümesi dünya ortalaması
ile karşılaştırmalı olarak Grafik 2’de görülmektedir.
Grafik
2: Türkiye ve Dünya Büyüme Oranları.
Bu grafikten görüleceği
üzere 1989, 1991, 1994, 2001 ve 2009 yılları hariç Türkiye genel olarak dünya
ortalaması üzerinde büyümüştür. 2009 yılındaki daralma dünya ortalamasının
üzerinde olması ülkemizin krizden en olumsuz etkilenen ülkelerden biri olduğunu
açıkça göstermektedir.
İncelemeye başka
parametreleri kattığımızda durum daha da değişmektedir. Şöyle ki, Grafik 3’de
görüleceği üzere ülkemizin dış ticaret açığı 2002 yılında itibaren daha önce
hiç görülmemiş bir oranda giderek artmış, bu artış 2009 yılından sonra daha da
hızlanmıştır. Dış ticaret açığı tüketim olarak milli gelir rakamlarını yukarı
doğru çeken en önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. 2011 yılının
105,9 milyar dolar dış ticaret açığı aynı yıl için milli geliri bu rakam kadar
yüksek göstermektedir.
Grafik
3: Yıllar İtibarı ile Dış Ticaret Açığı.
Dış ticaret açığını büyük
oranda borçla kapatıldığı için ülkemizin dış borç stoku da süratle artmaktadır
(Grafik 4). 2011 yılı itibarı ile dış borç stoku 309 milyar doları aşmıştır.
Grafik
4: Yılsonu İtibarı ile Dış Borç Stoku. Kaynak: Dünya Bankası Verileri
Büyümenin motorlarından
biri olan yabancı sermaye girişi rakamları Grafik 5’de görülmektedir. 2002
yılından itibaren artan yabancı sermaye girişi 2007 – 2008 yılları arasında
süratle daralmıştır.
Grafik
5: Yabancı Sermaye Girişleri Kaynak: T.C. Merkez Bankası Verileri
Büyümenin bir diğer motoru
olan özelleştirme de Grafik 6’da görüleceği üzere 2004 yılından itibaren hız
kazanmıştır. 2010 yılı sonuna kadar yapılan toplam 41,8 milyar dolarlık
özelleştirmenin %81’i (33,7 milyar doları) 2002 sonrasında gerçekleştirilmiştir.
Daha önceki yatırımların elden çıkarılması harcamanın çarpan etkisi ile milli
gelir rakamlarını yükselten bir başka etken olmuştur.
Grafik
6: Özelleştirme Gelirleri. Kaynak:
T.C. Merkez Bankası Verileri
Bu üç etkeni toplam olarak
aynı grafikte gösterirsek (Grafik 7) daha net bir tablo ile karşılaşırız. Evet,
mili gelirimiz artıyor, ancak bu artış geçmiş birikimlerin elden çıkarılması ve
gelecek kuşakların borçlandırılması ile gerçekleştirilmektedir.
Grafik
7: Özelleştirme, Dış Borç ve Net Yabancı Sermaye Girişi
Sağlıklı büyüme istihdamın
artışı ile gerçekleştirilen büyümedir. Oysa Grafik 8’de görüleceği üzere
ülkemizde işsiz sayısı her geçen daha da artmaktadır. Bu da göstermektedir ki,
biz yatırım yaparak değil (üretim yaparak değil), tüketerek büyüyoruz.
Grafik 8:
Toplam İşsiz Sayısı. Kaynak: TÜİK İstatistik Göstergeleri 1923 – 2010
Grafik 9’da yıllar itibarı
ile kişi başına dış borç, milli gelir ve dış borçtan arıtılmış net milli gelir
görülmektedir. Bu grafiğin anlamı şudur: 2011 yılında kişi başına milli gelir
rakamı 10.786 ADB dolar, aynı yıl ise kişi başına düşen dış borç miktarı 4.146
dolar ve net milli gelir ise kişi başına 6640 dolardır. Diğer bir şekilde
söylersek, 2011 yılında harcadığımız 100 doların 28 dolarını başkalarından ödünç
almışız ve bunu gelecekte çocuklarımız ödeyecek.
Özetleyecek olursak: bu gidiş iyi gidiş, eğer çocuklarımız
bırakacağımız mirası reddetmezse.
Grafik
9: Milli Gelir ve Dış Borç. Kaynak: (a) http://data.worldbank.org/country/turkey?display=default ve (b)
http://www.hazine.gov.tr/irj/go/km/docs/documents/Hazine%20Web/İstatistikler/Borc_Gostergeleri_Sunumu/borc_gostergeleri.pdf
Kaynak:
(1)
Merkez Bankası
(2) Hazine Müsteşarlığı
(3)
TÜİK İstatistik Göstergeleri 1923 – 2010
(4)
Dünya Bankası
(5)
Economy Watch
[1] Endüstri Y. Mühendisi
Osman Karadağ (okaradag52@gmail.cm), 30 yılı aşkın süreyle
Kamu ve Özel sektörde yöneticilik görevlerinde bulunduktan sonra birikimlerini
eğitici ve danışman olarak toplumumuzla paylaşmaktadır. Stratejik planlama,
yapılabilirlik çalışması ve proje yönetimi alanlarında çalışan Karadağ, Türkiye’nin
ilk profesyonel proje yöneticilerinden
biridir.
[2]
Satın Alma Gücü
Paritesi (SGP):
Ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılaşmasını ortadan kaldıran para birimi
dönüştürme oranıdır. Eldeki toplu bir para parite oranı ile farklı bir para
birimine dönüştürüldüğünde, tüm ülkelerde aynı sepetteki mal ve hizmetler satın
alınabilir. SGP ülkeler arasındaki fiyat farklılıklarını yok ederek, ulusal
para birimlerini birbirlerini dönüştüren orandır (Kaynak: NTV MSBNC Ekonomi
Sözlüğü).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder