Eksik Olan Nedir?
Günlerdir kafamı kurcalayan bir soru: Eksik olan nedir?
Söze sondan başlayacağım: Ahlakın çöktüğü bir toplumda yasa da din de
yalnızca dekor olur; sahneyi güçlülerin kuralsız saltanatı kaplar.
Skandal Günlük Yaşamımızda
Gün yok ki yeni bir yolsuzluk haberiyle uyanmayalım. Bir gün ihaleye fesat
karıştırılıyor. Ertesi gün, kamu fonları usulsüz kullanılıyor. Başka bir gün,
milyonlar rüşvet çarkında kayboluyor. Dosyalar kapanıyor, yenileri açılıyor;
skandalların ardı arkası kesilmiyor.
Peki neden?
Neden bu dönemde yolsuzluk, yağmur sonrası mantar gibi bitmeye devam
ediyor? Hukuk sistemi mi yetersiz, yönetim biçimi mi kusurlu, yoksa din mi
etkisiz?
Yasa Var, Yönetim Var, Din Var… Ahlak Yok
“Yasalar mı?” diye sorarsınız. Meclis, adeta bir üretim bandı gibi
çalışıyor; sabah akşam yasa çıkarıyor. Kanun maddeleri raflara diziliyor,
yönetmelikler Resmi Gazete’de arka arkaya yayınlanıyor.
“Yönetim mi?” derseniz… Kararlar, koca bir ülkenin geleceğini belirleyecek
ölçüde, tek bir kişinin imzasına bağlanmış durumda.
“Din mi?” diye sorarsanız… Tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir yatırım
alanı olmuş. Camiler dolup taşıyor, Cuma namazları yoğun katılımla kılınıyor.
Oruçlar tutuluyor; hacca gidenler, umreye gidenler ardı ardına. Hutbeler
okunuyor, fetvalar peş peşe geliyor.
Tutmayan Dikiş, Dağılan Sistem
Ama bütün bu önlemler, görünürde güçlü olsa da dikiş tutmuyor. Yolsuzluklar
azalmıyor; aksine çığ gibi büyüyor. Bir davanın dosyası kapanmadan yenisi
gündeme düşüyor. Bir skandalın dumanı tüterken, bir diğeri patlak veriyor.
Dahası kimi zaman bu “operasyonların” bir bölümü, gerçekten yolsuzluğu ortaya
çıkarmaktan çok, muhalefeti sindirmek ve korkutmak amacıyla sahte delillere
dayandırılıyor. Böyle olunca hem gerçek suçlar gölgeleniyor hem de adalet
mekanizmasına olan güven, ince bir buz tabakası gibi kırılıp dağılıyor.
Rüşvetle Kurtulma Mantığı
Yolsuzluk yapanlar yalnızca cesaret değil, bir tür “güvence” ile hareket
ediyor. Yakalanmayacaklarını düşünüyorlar. Eğer yakalanırlarsa, servetlerinin
bir kısmını rüşvetle cezadan muaf tutacaklarına inanıyorlar. Bu mantık, hem
suçu hem de sistemi besleyen bir kısır döngü yaratıyor: Yolsuzluk, rüşveti
doğuruyor; rüşvet, yolsuzluğu koruyor.
Toplumsal bünyeye sinmiş bir zihniyet hastalığı…
Sanki toplumun damarlarına işlemiş, görünmez bir virüs var: Hesap sormaktan
çekinen, haksız kazancı normalleştiren, küçük çıkarlar uğruna büyük değerleri
gözden çıkaran bir zihniyet…
Eksik Olan Tek Şey
Demek ki bir şey eksik. O eksik olan şey ne mi? Ahlak. Ahlak,
bireyin içsel denetimidir; dışsal baskılardan bağımsız, vicdanın sesiyle yön
bulur. Tarihte, Roma’nın çöküşü de yalnızca barbar istilalarıyla değil, içten
içe çöken ahlaki yapı nedeniyle hızlanmıştır.
Ne yasa ile sağlanabilen ne otoriter yönetimle tesis edilebilen ne de dinin
en yoğun yatırım gördüğü bu dönemde güçlenebilen…Tam tersine, her geçen gün
biraz daha aşınan ahlak. Yasa korkusu, yönetim baskısı ya da dini ritüeller,
ahlakın yokluğunu gideremiyor. Çünkü ahlak, yalnızca öğütle değil, örnekle
beslenir; yalnızca sözle değil, eylemle yaşar.
Sonsöz
Ahlakın olmadığı yerde yasa dekor, din ritüel, adalet ise yalnızca bir
illüzyondur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder