Biz
Dünyada Neredeyiz?
(Kısa
Bir Stratejik Analiz)
25 Şubat 2012, Bodrum
Başlıktaki sorunun cevabı bakılan pencere ve bakanın mesleki algısına göre farklı olacaktır. Ben konuyu “Dünyanın en büyük onuncu ekonomisi olmak”
söylemi çerçevesinde değerlendirmek istiyorum. Gelecek on yıl içinde ülkemizin
ulaşması arzu edilen bir düzeye erişebilmesi, birbirleri ile uyumlu hale
getirilmesi zorunlu olan binlerce stratejik planlama etkinliğinin yurt
genelinde gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir.
Klasik bir stratejik
planlamanın temel adımları;
1. Misyon belirleme, 2. Vizyon oluşturma,
3. Vizyonu başaracak stratejik amaçları belirleme,
4. Stratejik amaçları gerçekleştirecek hedefleri belirleme,
5. Bu hedefleri ele geçirecek proje ve/veya etkinlikleri belirleme,
6. Eylem planı (kim, neyi, ne zaman, nerede, ne kadar bütçeyle, nasıl yapacak) hazırlama,
7. Uygulama,
8. Uygulamanın kontrolü ve gerekli düzeltmelerin yapılması şeklindedir.
Misyon kurum ya da
kuruluşun varlık nedeninin ne olduğu sorusunun yanıtlanması ile oluşturulur.
Konuya devlet düzeyinden bakıldığında, bir devletin, daha doğrusu onu
yönetenlerin, misyonu o ülkenin vatandaşlarının refah içinde yaşamasıdır.
Vizyon ise kurum ya da kuruluşun ilerde bir başka düzeye ulaşmasıdır. Bu yeni
yetenekler oluşturmayı gerektirir. Bu da hâlihazır durumun değerlendirmesini,
diğer bir deyişle “nerede olduğumuzu” belirlemekle olasıdır. Nerede durulduğu
tam olarak bilinmiyorsa, nereye gidileceği de tam olarak belirlenemez. Bir
kurum ya da kuruluşun misyonu, vizyonu, stratejik amaçları bunları
gerçekleştirecek birimlerin mutabakatı ile oluşturulur. Bu da yetmez:
birbirleri ile etkileşim içinde bulunan bütün birimlerin aynı hedefe yönelmiş
çabalarının da uyumlaştırılması zorunludur. Aksi takdirde uygulamada
zorluklarla karşılaşılır ve arzu edilen hedefler gerçekleştirilemez.
Ülkemizin 2023 yılında
dünyanın 10ncu büyük ekonomisi olması vizyonu uzun bir süreden beri telaffuz
edilmektedir. Buradan ülkemizin vizyonunun “Dünyanın
10ncu büyük ekonomisi olmak” olarak alındığı anlaşılmaktadır. Vizyon belli
olduğuna göre sorumlu birimler o vizyonu başaracak stratejileri (stratejik
amaçlar) ve stratejileri gerçekleştirecek stratejik hedefleri ve bu hedefleri
ele geçirecek proje ve/veya etkinlikleri planlıyor olmalı, yapılan bir eylem planına göre de uygulama
başlamış olmalıdır.
Söz
konusu devlet düzeyi olunca kapsama giren konular da haliyle çok çeşitli ve
kapsamlı olacaktır. Ancak, devletin de sahip olduğu kaynaklar sınırlı olduğuna
göre, yapılacakların bir öncelik ve önem derecesine göre yapıldığı da aşikârdır.
Prof. Kishore Mahbubani[2]
ülkemizde yaptığı bir sohbet toplantısında Asya’nın geriye dönüşünü Sanayi
Devrimine benzeterek bunu Batı’nın hikmetinin temelini oluşturan yedi sütuna
dayandırmıştır. Bu yedi sütundan[3]
biri bilim ve teknoloji, bir diğeri de eğitimdir. Dünyanın en büyük 10ncu
ekonomisi vizyonumuzu doğrudan ilgilendirmesi açısından burada sadece bilim ve
teknoloji konularına özetle değinilecektir. Bir diğer önemli etken olan eğitim
ise başka bir yazı konusudur. Bilim ve teknoloji alanında da patent başvuru
sayıları, Ar – Ge harcamaları ve Ar – Ge etkinliklerindeki araştırmacı ve
teknisyen sayıları, ileri teknoloji ürünleri ihracatı ve marka başvuruları
seçilmiştir.
Sağlıklı bir karşılaştırma
yapabilmek için çalışmada Dünya Bankası verileri kullanılmıştır.
Patent
Başvuruları[4]
Patent[5] bir buluş için buluş sahibine devlet tarafından verilen bir
sınai mülkiyet hakkıdır. Patent, sahibinin izni
olmadan başkalarının buluşu üretmesini, kullanmasını veya satmasını belirli bir
süre boyunca engelleme hakkı vermektedir.
Türkiye’de yerleşiklerin 1963 yılından itibaren yaptıkları
patent başvuruları Grafik 1’de görülmektedir.
Grafik 1: Türkiye’de
Yerleşiklerin Yıllar İtibarı ile Patent Başvuru Sayıları
1996 yılına kadar nispeten durağan seyreden yıllık patent
başvuru sayısı 1996 yılından itibaren artmaya başlamış, 2002 yılından sonra ise
artış ivme kazanmıştır. Bu hızlanma ümit verici olsa da, Grafik 2’de de
görüleceği üzere, dünya ülkeleri ile karşılaştırıldığında yeterli
görülmemektedir. Türkiye’deki yerleşiklerin 1999 – 2009 yılları arasında
yaptıkları toplam patent başvuru sayısı 11.061 adet olup, aynı dönem içinde
dünya ülkeleri arasında ancak 29ncu sırada yer alabilmiştir.
Araştırma ve geliştirme (Ar-Ge), bilimsel
ve teknik bilgi birikimini artırmak amacıyla, sistematik bir temele dayalı
olarak yürütülen, yaratıcı çaba ve bu bilgi birikiminin yeni uygulamalarda
kullanımıdır. Gelişmiş
sanayi ülkelerinin yer aldığı OECD’ye göre Ar-Ge[7] temel
araştırma, uygulamalı araştırma ve deneysel geliştirme olarak üç farklı
uygulamayı bünyesinde barındırır.
Ar – Ge faaliyetleri[8] ise araştırma
ve geliştirme, kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının
artırılması ve bunun yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere
kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmaları, çevre
uyumlu ürün tasarımı veya yazılım faaliyetleri ile alanında bilimsel ve
teknolojik gelişme sağlayan, bilimsel ve teknolojik bir belirsizliğe odaklanan,
çıktıları özgün, deneysel, bilimsel ve teknik içerik taşıyan faaliyetlerdir.
Ülkemizin satınalma gücü
paritesine göre hesaplanmış olan GSYH’nin yüzdesi olarak Ar – Ge harcamaları
(1996 – 2008 yılları ortalaması olarak) diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak
Grafik 3’de görülmektedir. Türkiye GSYH’den Ar – Ge harcamalarına ortalama
olarak % 0,4784 ayırmakla, dünya ülkeleri arasında ancak 50nci sırada yer
almaktadır. Ülkemizin bu alandaki performansı kabul edilemeyecek bir
düzeydedir. Tek başına bu gösterge 2023 vizyonunun başarılmasındaki en büyük
engel olarak görülmektedir.
Araştırmacı[10],
Ar-Ge faaliyetleri ile yenilik tanımı kapsamındaki projelerde, yeni bilgi,
ürün, süreç, yöntem ve sistemlerin tasarım veya oluşturulması ve ilgili
projelerin yönetilmesi süreçlerinde yer alan en az lisans mezunu uzmanlardır. Ülkemizde Ar – Ge etkinlerinde çalışan
araştırmacı sayısı 1996 – 2008 yılları arasında her bir milyon nüfus başına ortalama
385 kişi ile dünya ülkeleri arasında 49ncu sırada yer alabilmiştir (Grafik 4).
Bu kadar az sayıda araştırıcıya sahip olmak ülkemiz adına kaygı verici bir
durumdur.
Teknisyen[12];
mühendislik, fen ve sağlık bilimleri alanlarında yükseköğrenim görmüş ya da meslek
lisesi veya meslek yüksekokullarının teknik fen ve sağlık bölümlerinden mezun,
teknik bilgi ve deneyim sahibi kişilerdir. Ülkemiz, Grafik 5’de görüleceği
üzere, 1996 – 2008 yılları arasında her bir milyon nüfus başına ortalama 49 teknisyenle 45nci sırada yer
alabilmiştir. Ar – Ge etkinlikleri içindeki teknisyen sayısının kabul
edilemeyecek bir düzeyde olması ülkemiz adına kaygılanılacak bir başka durumu
göstermektedir.
Bilimsel
ve teknik makale, fizik, biyoloji, kimya, matematik, klinik tıp, biyomedikal araştırma,
mühendislik ve teknoloji, yer ve uzay bilimleri alanlarında yayınlanmış
makaleleri içerir. Türkiye,
1999 – 2007 yılları arasında toplam 54.191 makale sayısı ile (Grafik 6a) dünya
ülkeleri arasında 21nci sırada yer alabilmiştir. Grafik 6b, ülkemizin
yayınlanan bilimsel ve teknik makale sayısında 1990’lı yılların ortasından
itibaren bariz bir yükseliş eğilimi içinde olduğunu göstermektedir.
İleri teknoloji ürünleri ihracatı,
havacılık, bilgisayar, tıbbi ürünler, bilimsel aygıt ve aletler ve elektrikli
makineler gibi yüksek Ar – Ge yoğunluklu ürünlerin ihracatı olarak
tanımlanmaktadır. 2009
yılında Türkiye 1 milyar 463 milyon dolar ileri teknoloji ürünü ihracatıyla (Grafik
7) dünya ülkeleri arasında 37nci sırada yer alabilmiştir. Bu alanda da daha kat
edeceğimiz büyük bir mesafe bulunmaktadır.
Marka[16],
bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya
hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dâhil, özellikle
sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi
çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla
yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir. 2000 – 2009
yılları arasında ortalama 42.194 başvuru ile (Grafik 8) Türkiye dünya ülkeleri
arasında 13ncü sırada yer almayı başarmıştır.
Özet
Yukarıda değinilen
alanlarda ülkemizin performansını tek bir grafik üzerinde göstermek istersek,
bu verileri ortak bir tabana indirgememiz gerekir. Bu amaçla, 1996[17]
yılı verileri 100[18]
kabul edilerek Türkiye’de yerleşiklerin patent
başvuru sayıları, GSYH (satın alma gücü paritesine göre) yüzdesi olarak Ar – Ge harcamaları, Ar – Ge
etkinlikleri içindeki araştırmacı ve teknisyen sayıları, ileri teknoloji ürünleri ihracatı miktarı ve marka başvurusu sayıları tek bir grafik üzerinde gösterebiliriz
(Grafik 9).
Patent başvurularında ve
bilimsel ve teknik makale sayısında ümit verici bir artış eğilimi
görülmektedir. Ancak Ar-Ge, araştırmacı ve teknisyen sayısındaki artış eğilimi
kaygı verici bir düzeydedir. Bu alanların, eğer gelecek on yıl içinde çok önemli
atılımlar yapılmadığı takdirde, 2023 vizyonunu desteklemeye yeterli olmayacağı
değerlendirilmektedir.
Kaynak:
2.
28.02.2008
tarih ve 5746 sayılı “Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi
hakkında kanun”
3.
24.06.1995 tarih ve 556 sayılı
“Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”
4. Oslo Kılavuzu, “Yenilik Verilerinin Toplanması ve
Yorumlanması için İlkeler”, 3. Basım, OECD ve Eurostat Ortak Yayımı, 2005
[1] Endüstri Y. Mühendisi
Osman Karadağ (okaradag52@gmail.cm), 30 yılı aşkın süreyle
Kamu ve Özel sektörde yöneticilik görevlerinde bulunduktan sonra birikimlerini
eğitici ve danışman olarak toplumumuzla paylaşmaktadır. Stratejik planlama,
yapılabilirlik çalışması ve proje yönetimi alanlarında çalışan Karadağ, Türkiye’nin
ilk profesyonel proje yöneticilerinden
biridir.
[2] Kishore Mahbubani,
akademisyen, düşünce adamı, yazar ve aynı zamanda diplomat olan Prof. Kishore
Mahbubani, National University od Singapore’da bulunan Lee Kuan Yew Scholl of
Puclic Policy’de dekan olarak görev yapıyor. Mahbubani “The New Asian Hemisphere: The Irresistable Shift of Global Power to the
East, 2008” kitabın yazarıdır.
[3] Bu yedi sütun: (1)
Serbest piyasa ekonomisi, (2) Bilim ve teknoloji, (3) Pragmatizm, (4) Liyakat,
(5) Kültürel barış, (6) Hukukun üstünlüğü ve (7) Eğitim olarak sayılmaktadır.
[6]
http://data.worldbank.org/indicator/GB.XPD.RSDV.GD.ZS/countries/1W?display=graph.
[7] Temel araştırma (basic research): Belirli, özgün bir uygulama veya kullanım düşünülmeden, kuramsal veya
deneysel çalışmalarla olguların ve gözlemlenebilir durumların altında yatana
ilişkin yeni bilgi edinmeye denir. Uygulamalı
araştırma (applied research): Uygulamalı araştırma da özgün bilgi üretmeye
yöneliktir. Ana hedef olarak doğrudan özgün ve pratik bir amaç içerir. Uygulamalı araştırma (applied research):
Uygulamalı araştırma da özgün bilgi üretmeye yöneliktir. Ana hedef olarak
doğrudan özgün ve pratik bir amaç içerir.
[8] 28.02.2008 tarih ve 5746 sayılı “Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin
desteklenmesi hakkında kanun”
[10]
28.02.2008 tarih ve 5746 sayılı “Araştırma ve
geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun”
[11]
http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.TECH.RD.P6/countries/1W?display=graph.
[12]
28.02.2008 tarih ve 5746 sayılı “Araştırma ve
geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun”
[17]
İncelenen alanlardaki verilerin hepsinin de yer alması nedeniyle 1996 yılı baz
yıl olarak alınmıştır.
[18]
Örneğin 1996 yılında 189 patent başvurusu yapılmıştır. Bu sayı 100 kabul
edildiğinde 2009 yılındaki 2.555 patent başvurusu endeksi (= 100*2.555/189)
1.352 olmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder