25 Şubat 2012 Cumartesi


Biz Dünyada Neredeyiz?

(Kısa Bir Stratejik Analiz)

Osman KARADAĞ[1]

25 Şubat 2012, Bodrum

Başlıktaki sorunun cevabı bakılan pencere ve bakanın mesleki algısına göre farklı olacaktır. Ben konuyu “Dünyanın en büyük onuncu ekonomisi olmak” söylemi çerçevesinde değerlendirmek istiyorum. Gelecek on yıl içinde ülkemizin ulaşması arzu edilen bir düzeye erişebilmesi, birbirleri ile uyumlu hale getirilmesi zorunlu olan binlerce stratejik planlama etkinliğinin yurt genelinde gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir.

Klasik bir stratejik planlamanın temel adımları;
1.       Misyon belirleme,
2.       Vizyon oluşturma,
3.       Vizyonu başaracak stratejik amaçları belirleme,
4.       Stratejik amaçları gerçekleştirecek hedefleri belirleme,
5.       Bu hedefleri ele geçirecek proje ve/veya etkinlikleri belirleme,
6.       Eylem planı (kim, neyi, ne zaman, nerede, ne kadar bütçeyle, nasıl yapacak) hazırlama,
7.       Uygulama,
8.       Uygulamanın kontrolü ve gerekli düzeltmelerin yapılması şeklindedir.

Misyon kurum ya da kuruluşun varlık nedeninin ne olduğu sorusunun yanıtlanması ile oluşturulur. Konuya devlet düzeyinden bakıldığında, bir devletin, daha doğrusu onu yönetenlerin, misyonu o ülkenin vatandaşlarının refah içinde yaşamasıdır. Vizyon ise kurum ya da kuruluşun ilerde bir başka düzeye ulaşmasıdır. Bu yeni yetenekler oluşturmayı gerektirir. Bu da hâlihazır durumun değerlendirmesini, diğer bir deyişle “nerede olduğumuzu” belirlemekle olasıdır. Nerede durulduğu tam olarak bilinmiyorsa, nereye gidileceği de tam olarak belirlenemez. Bir kurum ya da kuruluşun misyonu, vizyonu, stratejik amaçları bunları gerçekleştirecek birimlerin mutabakatı ile oluşturulur. Bu da yetmez: birbirleri ile etkileşim içinde bulunan bütün birimlerin aynı hedefe yönelmiş çabalarının da uyumlaştırılması zorunludur. Aksi takdirde uygulamada zorluklarla karşılaşılır ve arzu edilen hedefler gerçekleştirilemez. 

Ülkemizin 2023 yılında dünyanın 10ncu büyük ekonomisi olması vizyonu uzun bir süreden beri telaffuz edilmektedir. Buradan ülkemizin vizyonunun “Dünyanın 10ncu büyük ekonomisi olmak” olarak alındığı anlaşılmaktadır. Vizyon belli olduğuna göre sorumlu birimler o vizyonu başaracak stratejileri (stratejik amaçlar) ve stratejileri gerçekleştirecek stratejik hedefleri ve bu hedefleri ele geçirecek proje ve/veya etkinlikleri planlıyor olmalı,  yapılan bir eylem planına göre de uygulama başlamış olmalıdır.

Söz konusu devlet düzeyi olunca kapsama giren konular da haliyle çok çeşitli ve kapsamlı olacaktır. Ancak, devletin de sahip olduğu kaynaklar sınırlı olduğuna göre, yapılacakların bir öncelik ve önem derecesine göre yapıldığı da aşikârdır. Prof. Kishore Mahbubani[2] ülkemizde yaptığı bir sohbet toplantısında Asya’nın geriye dönüşünü Sanayi Devrimine benzeterek bunu Batı’nın hikmetinin temelini oluşturan yedi sütuna dayandırmıştır. Bu yedi sütundan[3] biri bilim ve teknoloji, bir diğeri de eğitimdir. Dünyanın en büyük 10ncu ekonomisi vizyonumuzu doğrudan ilgilendirmesi açısından burada sadece bilim ve teknoloji konularına özetle değinilecektir. Bir diğer önemli etken olan eğitim ise başka bir yazı konusudur. Bilim ve teknoloji alanında da patent başvuru sayıları, Ar – Ge harcamaları ve Ar – Ge etkinliklerindeki araştırmacı ve teknisyen sayıları, ileri teknoloji ürünleri ihracatı ve marka başvuruları seçilmiştir.
Sağlıklı bir karşılaştırma yapabilmek için çalışmada Dünya Bankası verileri kullanılmıştır.
Patent Başvuruları[4]
Patent[5] bir buluş için buluş sahibine devlet tarafından verilen bir sınai mülkiyet hakkıdır. Patent, sahibinin izni olmadan başkalarının buluşu üretmesini, kullanmasını veya satmasını belirli bir süre boyunca engelleme hakkı vermektedir.

Türkiye’de yerleşiklerin 1963 yılından itibaren yaptıkları patent başvuruları Grafik 1’de görülmektedir.









Grafik 1: Türkiye’de Yerleşiklerin Yıllar İtibarı ile Patent Başvuru Sayıları

1996 yılına kadar nispeten durağan seyreden yıllık patent başvuru sayısı 1996 yılından itibaren artmaya başlamış, 2002 yılından sonra ise artış ivme kazanmıştır. Bu hızlanma ümit verici olsa da, Grafik 2’de de görüleceği üzere, dünya ülkeleri ile karşılaştırıldığında yeterli görülmemektedir. Türkiye’deki yerleşiklerin 1999 – 2009 yılları arasında yaptıkları toplam patent başvuru sayısı 11.061 adet olup, aynı dönem içinde dünya ülkeleri arasında ancak 29ncu sırada yer alabilmiştir.

Grafik 2: Dünya Ülkelerinin 1999 – 2009 Yılları Arasında Toplam Patent Başvuruları

Araştırma ve Geliştirme Harcamaları[6]

Araştırma ve geliştirme (Ar-Ge), bilimsel ve teknik bilgi birikimini artırmak amacıyla, sistematik bir temele dayalı olarak yürütülen, yaratıcı çaba ve bu bilgi birikiminin yeni uygulamalarda kullanımıdır. Gelişmiş sanayi ülkelerinin yer aldığı OECD’ye göre Ar-Ge[7] temel araştırma, uygulamalı araştırma ve deneysel geliştirme olarak üç farklı uygulamayı bünyesinde barındırır. 

Ar – Ge faaliyetleri[8] ise araştırma ve geliştirme, kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bunun yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmaları, çevre uyumlu ürün tasarımı veya yazılım faaliyetleri ile alanında bilimsel ve teknolojik gelişme sağlayan, bilimsel ve teknolojik bir belirsizliğe odaklanan, çıktıları özgün, deneysel, bilimsel ve teknik içerik taşıyan faaliyetlerdir.  

Ülkemizin satınalma gücü paritesine göre hesaplanmış olan GSYH’nin yüzdesi olarak Ar – Ge harcamaları (1996 – 2008 yılları ortalaması olarak) diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak Grafik 3’de görülmektedir. Türkiye GSYH’den Ar – Ge harcamalarına ortalama olarak % 0,4784 ayırmakla, dünya ülkeleri arasında ancak 50nci sırada yer almaktadır. Ülkemizin bu alandaki performansı kabul edilemeyecek bir düzeydedir. Tek başına bu gösterge 2023 vizyonunun başarılmasındaki en büyük engel olarak görülmektedir.

Grafik 3: Dünya Ülkelerinin GSYH’nin Yüzdesi Olarak Ar-Ge Harcamaları

Araştırma ve Geliştirme Etkinlikleri İçindeki Araştırmacı Sayısı[9]

Araştırmacı[10], Ar-Ge faaliyetleri ile yenilik tanımı kapsamındaki projelerde, yeni bilgi, ürün, süreç, yöntem ve sistemlerin tasarım veya oluşturulması ve ilgili projelerin yönetilmesi süreçlerinde yer alan en az lisans mezunu uzmanlardır. Ülkemizde Ar – Ge etkinlerinde çalışan araştırmacı sayısı 1996 – 2008 yılları arasında her bir milyon nüfus başına ortalama 385 kişi ile dünya ülkeleri arasında 49ncu sırada yer alabilmiştir (Grafik 4). Bu kadar az sayıda araştırıcıya sahip olmak ülkemiz adına kaygı verici bir durumdur.

Grafik 4: Dünya Ülkeleri Ortalama Yıllık Araştırmacı Sayısı

Araştırma ve Geliştirme Etkinliklerindeki Teknisyen Sayısı[11]

Teknisyen[12]; mühendislik, fen ve sağlık bilimleri alanlarında yükseköğrenim görmüş ya da meslek lisesi veya meslek yüksekokullarının teknik fen ve sağlık bölümlerinden mezun, teknik bilgi ve deneyim sahibi kişilerdir. Ülkemiz, Grafik 5’de görüleceği üzere, 1996 – 2008 yılları arasında her bir milyon nüfus başına ortalama 49 teknisyenle 45nci sırada yer alabilmiştir. Ar – Ge etkinlikleri içindeki teknisyen sayısının kabul edilemeyecek bir düzeyde olması ülkemiz adına kaygılanılacak bir başka durumu göstermektedir.

Grafik 5: Dünya Ülkelerinin Ar – Ge Etkinliklerindeki Teknisyen Sayısı

Bilimsel ve Teknik Makale Sayısı[13]

Bilimsel ve teknik makale, fizik, biyoloji, kimya, matematik, klinik tıp, biyomedikal araştırma, mühendislik ve teknoloji, yer ve uzay bilimleri alanlarında yayınlanmış makaleleri içerir. Türkiye, 1999 – 2007 yılları arasında toplam 54.191 makale sayısı ile (Grafik 6a) dünya ülkeleri arasında 21nci sırada yer alabilmiştir. Grafik 6b, ülkemizin yayınlanan bilimsel ve teknik makale sayısında 1990’lı yılların ortasından itibaren bariz bir yükseliş eğilimi içinde olduğunu göstermektedir.

Grafik 6a: Dünya Ülkelerinin Yıllara Göre Bilimsel ve Teknik Makale Sayıları

Grafik 6b: Türkiye’de Yıllara Göre Bilimsel ve Teknik Makale Sayısı

İleri Teknoloji Ürünleri İhracatı[14]

İleri teknoloji ürünleri ihracatı, havacılık, bilgisayar, tıbbi ürünler, bilimsel aygıt ve aletler ve elektrikli makineler gibi yüksek Ar – Ge yoğunluklu ürünlerin ihracatı olarak tanımlanmaktadır. 2009 yılında Türkiye 1 milyar 463 milyon dolar ileri teknoloji ürünü ihracatıyla (Grafik 7) dünya ülkeleri arasında 37nci sırada yer alabilmiştir. Bu alanda da daha kat edeceğimiz büyük bir mesafe bulunmaktadır.

Grafik 7: Dünya Ülkelerinin İleri Teknoloji Ürünleri İhracatı

Marka Başvurusu[15]

Marka[16], bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dâhil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir. 2000 – 2009 yılları arasında ortalama 42.194 başvuru ile (Grafik 8) Türkiye dünya ülkeleri arasında 13ncü sırada yer almayı başarmıştır.

Grafik 8: Dünya Ülkelerinin 2000 – 2009 Yılları Ortalama Yıllık Marka başvuruları

Özet

Yukarıda değinilen alanlarda ülkemizin performansını tek bir grafik üzerinde göstermek istersek, bu verileri ortak bir tabana indirgememiz gerekir. Bu amaçla, 1996[17] yılı verileri 100[18] kabul edilerek Türkiye’de yerleşiklerin patent başvuru sayıları, GSYH (satın alma gücü paritesine göre) yüzdesi olarak Ar – Ge harcamaları, Ar – Ge etkinlikleri içindeki araştırmacı ve teknisyen sayıları, ileri teknoloji ürünleri ihracatı miktarı ve marka başvurusu sayıları tek bir grafik üzerinde gösterebiliriz (Grafik 9).

Grafik 9: Türkiye’de Patent, Ar-Ge, Araştırmacı, Teknisyen, İleri Teknoloji Ürün İhracı ve Marka Başvuru Endeksleri

Patent başvurularında ve bilimsel ve teknik makale sayısında ümit verici bir artış eğilimi görülmektedir. Ancak Ar-Ge, araştırmacı ve teknisyen sayısındaki artış eğilimi kaygı verici bir düzeydedir. Bu alanların, eğer gelecek on yıl içinde çok önemli atılımlar yapılmadığı takdirde, 2023 vizyonunu desteklemeye yeterli olmayacağı değerlendirilmektedir. 

Kaynak:


2.       28.02.2008 tarih ve 5746 sayılı “Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun”

3.       24.06.1995 tarih ve 556 sayılı “Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”

4.       Oslo Kılavuzu, “Yenilik Verilerinin Toplanması ve Yorumlanması için İlkeler”, 3. Basım, OECD ve Eurostat Ortak Yayımı, 2005



[1] Endüstri Y. Mühendisi Osman Karadağ (okaradag52@gmail.cm), 30 yılı aşkın süreyle Kamu ve Özel sektörde yöneticilik görevlerinde bulunduktan sonra birikimlerini eğitici ve danışman olarak toplumumuzla paylaşmaktadır. Stratejik planlama, yapılabilirlik çalışması ve proje yönetimi alanlarında çalışan Karadağ, Türkiye’nin ilk profesyonel proje yöneticilerinden biridir.
[2] Kishore Mahbubani, akademisyen, düşünce adamı, yazar ve aynı zamanda diplomat olan Prof. Kishore Mahbubani, National University od Singapore’da bulunan Lee Kuan Yew Scholl of Puclic Policy’de dekan olarak görev yapıyor. Mahbubani “The New Asian Hemisphere: The Irresistable Shift of Global Power to the East, 2008” kitabın yazarıdır.
[3] Bu yedi sütun: (1) Serbest piyasa ekonomisi, (2) Bilim ve teknoloji, (3) Pragmatizm, (4) Liyakat, (5) Kültürel barış, (6) Hukukun üstünlüğü ve (7) Eğitim olarak sayılmaktadır.
[4] http://data.worldbank.org/indicator/IP.PAT.RESD/countries/1W?display=graph.
[5] Türk Patent Enstitüsü Patent/Faydalı Model Belgesi Başvuru Kılavuzu, Ocak 2010
[6] http://data.worldbank.org/indicator/GB.XPD.RSDV.GD.ZS/countries/1W?display=graph.
[7] Temel araştırma (basic research): Belirli, özgün bir uygulama veya kullanım düşünülmeden, kuramsal veya deneysel çalışmalarla olguların ve gözlemlenebilir durumların altında yatana ilişkin yeni bilgi edinmeye denir. Uygulamalı araştırma (applied research): Uygulamalı araştırma da özgün bilgi üretmeye yöneliktir. Ana hedef olarak doğrudan özgün ve pratik bir amaç içerir. Uygulamalı araştırma (applied research): Uygulamalı araştırma da özgün bilgi üretmeye yöneliktir. Ana hedef olarak doğrudan özgün ve pratik bir amaç içerir.
[8] 28.02.2008 tarih ve 5746 sayılı “Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun”
[9] http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.SCIE.RD.P6/countries/1W?display=graph
[10] 28.02.2008 tarih ve 5746 sayılı “Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun”
[11] http://data.worldbank.org/indicator/SP.POP.TECH.RD.P6/countries/1W?display=graph.
[12] 28.02.2008 tarih ve 5746 sayılı “Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun”
[13] http://data.worldbank.org/indicator/IP.JRN.ARTC.SC/countries/1W?display=graph.
[14] http://data.worldbank.org/indicator/TX.VAL.TECH.CD/countries/1W?display=graph.
[15] http://data.worldbank.org/indicator/IP.TMK.RESD/countries/1W?display=graph.
[16] 24.06.1995 tarih ve 556 sayılı “Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”
[17] İncelenen alanlardaki verilerin hepsinin de yer alması nedeniyle 1996 yılı baz yıl olarak alınmıştır.
[18] Örneğin 1996 yılında 189 patent başvurusu yapılmıştır. Bu sayı 100 kabul edildiğinde 2009 yılındaki 2.555 patent başvurusu endeksi (= 100*2.555/189) 1.352 olmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder